Anasayfa > Books / Kargakara > İkinci (Toplu Şiirler (1994-2010)), Güven Turan

İkinci (Toplu Şiirler (1994-2010)), Güven Turan

“(…)

‘Buradayım, yanıbaşında,’ diyor Ölüm, tam bir şiire başladığımda.

(…)

Aynaya bak ve kendim olmaya çalış, yabancım benim.

(…)

Ne mevsimler dönüyor geri ne gün ne gece; kesişmekte herşey sonsuz sarmalında doğanın, bizimle.

1987-1994

İkinci (Toplu Şiirler (1994-2010)), Güven Turan, YKY, İstanbul, 2012, s. 26, 29, 33

SİNOP

Kentin uzağında
bahçeler arasında
karanlıkta yedin
akşam yemeğini
iki saat önce tanıdığın
o kişiyle

Yüzünü görmedin
size yiyecekler
taşıyan karısının

Kent daha sessizdi
bahçeden

Meydandaki o otelin
odasına erken döndün
öyle apar topar gelmiştin ki
buraya
ne kitap vardı
yanında ne defterin

Uyudun

İlk kez uyuyordun
adını
nüfus kağıdında taşıdığın
bu kentte

Sabah
pat patlarla
uyandın

Pencerenin dışında
yeni ışıyordu
gün
motorlar çıkıyordu
balığa
kalenin gölgesinden

Yanılmamıştın

Bu
sürgünlükler kentini
hep böyle düşlemiştin.”

agy s. 38, 39

ANKARA

İlk gidişin
üniversite sınavı için
arkadaşlarınla birlikteydin
haziran sonu
kaldığın otelin adını anımsamıyorsun
-saçını tararken
ağzında sigara, kolunu
yakmıştın, izi uzun sürmüştü-
1963
sınav sonrası
Rüzgarlı Sokak’a
gittin
Ove Han Da. 4

1964
yerleşmiştin
Kedi Seven Sokağı
üç adım ötendeydi
öğle yemekleri yiyordun bu sokakta
bir esnaf lokantasında
bir tüccar otelinde kalıyordun
çatı katında

İlk evin
Esat Caddesi’ndeydi
1969’du
TRT’de yazdığın programları
saymazsan
ilk işindi
yedek subaydın

Sonra başka sokaklar
başka evler
sevgililerle gezilen sokaklar
sevişilen parklar kar serpelerken
usul usul

Akay Caddesi’nde
bir bavul alıp
çıkıp gittiğin ev
976 haziranında
kitapların kalmıştı

Hala gidip geliyorsun
bir evin de var bu kentte
artık Ankara kentin değil
kupkuru bir kış
bir otel penceresinden
Atatürk Bulvarı’na baktığın
gece yarısından beri

Hani şu çok yakında
bir güzel kızla
dolaştın ya
eski semtlerini
adlarını unutmadığın
sokaklarını
yeniden döndüğün söylenebilir
rivayet bu ya.”

agy s. 40, 41

ANTALYA

Sen bu kenti
böyle düşlememiştin ki

Kapalı bir gökyüzü olsun
siyahla gri arası gidip gelsin deniz
ister istemez bir ürperti gezinsin
gövdende
Falez boyunca yürürken
serpintilerle

Ama liman
benziyordu İstanbul’da
yazdığın limana
caddelerin ağacı portakaldı
yanılmazdın
bir mevsim öncesinin
yemişleri duruyordu üstlerinde
yenileri irileşmeye çalışırken yanı başlarında

Önce müzeye gittin
kent rehberi elinde
lahitler tanrı yontuları bir yana
yaşamdan arta kalanlar
gözyaşı şişeleri, küpeler, gerdanlıklar
ve ayna
kim sadece bir Vanitas simgesi diye görebilir
kim sabah sabah aramadı
kimliğini biraz da şaşkınlıkla
sır yok bu artık matlaşmış
ışıltılı metal parçasında

Ardından doğuya ve batıya
kıyı boyunca ve kuzeye
Toroslar’a

Her kent adı
görülen bir kent olarak
geçmeyecekse bu kitapta
şu senin muhteşem tembelliğinden:

Bir opera dinletisinde
kulağını ayıramadığın ağustosböceği ile
Aspendos

Çift kuleli girişiyle
Perge

Üç limanlı
Phaselis

Dağlar arasında
yitip gitmiş
siklamenler ve yosunlar
yaşatan
rüzgarı dinmeyen
Termessos

Birini ikisini yazarsın bakarsın
üstelik ilk gidişine de yaşamadın
bütün bu kentleri
İlk dönüşünde Antalya’dan
belleğinde fırtınalar
teninde tuz ve güneşle döndün
gene de.”

agy s. 48, 49

“ESKİŞEHİR

Telaş içinde
binilen
ağır ağır inilen
karantina sarısı bir
gar

Tozlu bir
hemzemin geçit

Cer atölyesi
raylardan bir
rüzgargülü

Böyle yaşadın bu kenti
yıllar yılı

içince ilk kaldığın gece
ve günleri
ağır bir ameliyatın
izleri gibi taşıdın

Bir sabah
çok erken bir saatte
bir nisan sabahı
Kampüs’ün Japon Bahçesi’nde
başını göğe kaldırdın
bir kartalın döne döne yükseldiğini
gördün
pençelerini arasına almış güneşi

Affettin.”

agy s. 50

İSTANBUL

Ultima Thule

Bu kente geldiğinde
eski bir Guide Bleu
ile dolaştın

Ne fark eder
çocukluğunda
babanla gittiğin
o üstü asmalı teras
yoktu
havuzunda yeşile kaçan
kuşlu
kahve de yoktu

Son oturduğun evi
Cağaloğlu Kız Lisesi’ne
göre zor kestirdin

Sen buraya
bir yerlerden kaçarak
geldin
bulduğun
yitirilmiş bir savaş alanı
beş şiir yazdın
daha neyi anlatacaksın.”

agy s. 67

İZMİR

Kuruyan incir
kuruyan tütün
üzüm
çürüyen bir
su

Kozada bir
sevgi

Bu kent hiç göstermedi
sana
gizli yüzünü
kabahat sende

Hep geçişi yaşadın
bir sokağının
adı bile yok aklında

Hiçbir kent
vermez sevgisini
bir sevgiliyle dolaşmadan
içinde
öpüşmeden kuytularında

Sen daha bekle.”

agy s. 70

XI

Gece
uçsuzdur”

agy s. 132

XXIX

Gece
gölgelere çekilmektir”

agy s. 140

“XXXII

Yıllar sonra
yeniden yer altında
yaşamak

Toplanıp çözülen bulutlar
pencerenin ucunda gezinen
güneş yok

Yeryüzüne çıkınca
hiçbir şey
aydınlanmayacak

Yeniden sadece
sözle yetinmek zor”

agy s. 141

XXXIII

Bir kentte yitirdiklerini
bir başka kentte
bulamamak

(…)”

agy s. 141

XLI

Gece
teni aramaktır”

agy s. 145

XLII

Gün
teni aramaktır”

agy s. 145

“XLIV

Uyanınca

Sadece bir
baş izi yastıklarda

Onca düş
onca düşleyiş

‘Yalnız yatılınca
yalnız kalkılır’

(…)”

agy s. 146

XLVIII

Gece
günü beklemektir”

agy s. 148

XLIX

Gün
geceyi beklemektir”

agy s. 148

LVIII

Kadeh avuçta kırılıyor
kesik görünmüyor

Acı neden sonra
başlayacak

Kanın akması
dindirebilir

Yaranın kapanması
başlatabilir”

agy s. 155

LXIV

Gece
suskundur”

agy s. 159

“(…)

Düş olmasını dileyip
yaşamanın sızısı
gün boyu”

agy s. 159

“(…)

Hatırlıyor musun
gövdede ışıldayan
teri

Sperm ve
vaginayı kayganlaştıran
özsuyu

Tenin kokusunu
hatırlıyor musun

O
öldü”

agy s. 162

LXXV

Taş yaşar

Duvar

Süreç akışkandır
taştaki hızı
bilinmez

Taş yaşlanır”

agy s. 163

LXXVI

Gece
yerini bulur”

agy s. 164

LXXX

Gövdenin
sıcaklığını paylaşmak

Serinliğini de

Sevmek susmaktır”

agy s. 165

LXXXI

Çölü unutamamak

Bir bilicinin
söyledikleri

Pusludur

Çöü bir suyun
kıyısında
aramak

Sezgi yanılmaz”

agy s. 166

LXXXII

Gülememek

Durgunluk
fırtınadır

Sessizlik
çığlıktır

(…)

Sabah aynanın
karşısında durmak
o yüze gülümsemek

Yaşam
yanıltır”

agy s. 166

LXXXV

Kapıyı ardından
kapatmak

Dışarda

İçerde

Değişen birşey
yok
Ayrım yok

Kapı
kapalı kalmayı sürdürüyor”

agy s. 168

LXXXIX

Gece
gizlenmektir”

agy s. 170

“(…)

Beklenmiyorum

Issızlık”

agy s. 171

“(…)

Sonsuzluk
her sabah gün atarken
anlamını bize
vermek ister

İşareti anlayan
kurar kentini

Kent
gövdededir
kapanır kendine

Çıkıp gitmek

Terk etmek

Yol uzundur”

agy s. 172

XCVI

Beyaz geceler
bitti

Gün kısaldıkça
yalnızlığın
çığlığı

(…)”

agy s. 173

XCVII

bir meteor yağmuruna
bakmak ve

Hiçbir şey
dilememek”

agy s. 173

XCIX

Gece
kapıları kapatmaktır”

agy s. 174

CX

Ölü çiy damlaları

Hep aynı düşü
görmek

(…)”

agy s. 181

CXV

Gece
saati kurmaktır”

agy s. 183

CXXII

Gün batımından uyanıp
şafak söküyor sanmak

Uyumak

Uyanmak

Geceden çıkmadıkça
zaman açık vermez”

agy s. 186

CXXVII

Gece
izsizdir”

agy s. 188

“(…)

Söz derinleştikçe
boğar”

agy s. 189

CXXXII

Karanlık ve soğuk
bir evden
dışarı çıkmak

Mart

Sabah

Güneşin ışıltısı

Uzakta dağın
doruğunda
karın ışıltısı

Sıcaklık gözde
bütün gövdede sonra”

agy s. 190

CXXXIX

Gece
adsızdır”

agy s. 194

CXLII

Yolcu

Konuk değil
konuk hiç olmadı
hiçbir yere

Dönmeyecek de

Yurt yok

Yol yıldırmıyor onu

Korkuyor

Hepsi bu

İşte”

agy s. 195

CXLIV

bir uykudan uyanmak
bir başka uykuya
uyanmak mıdır

(…)”

agy s. 196

“(…)

Yaz tekdüzeliktir”

agy s. 197

CLI

Gece
yakıcıdır”

agy s. 199

“(…)

Gitmek kurtuluş olabilirdi”

agy s. 201

CLXVII

Gece
yolculuğa çıkmaktır”

agy s. 210

CLXXVI

Çocuklukla şimdi
arasında
gidip gelmek

Yeniyetmeliğin
nerede

İlkgençliğin
nerede

Sessizlik”

agy s. 214

CLXXIX

Gece
bir yavru kedidir”

agy s. 215

CLXXXV

Bir kağıdın
beyazlığından korkmak

Boşluktan korkmayan
var mı

Yazmak
uçurumun kıyısında
tutunmaktır

Geçici

Beyazlığa dönülür”

agy s. 218

“(…)

Yaşam bir sabah
kalkıp
yeni bir ateş yakmak mıdır

Her sabah”

agy s. 219

CXCI

Gece
dönemeçtir”

agy s. 222

CCIII

Gece
tekinsizdir”

agy s. 227

CCV

Her aşka
aynı acemilikle
başlamak

Her aşktan
ders almadan
çıkmak

‘Yaşın kaç?’ sorusuna
yanıt verememek

Yaşam deneyimsizdir”

agy s. 228

CCXIX

Gece
yankıdır”

agy s. 238

CCXXX

Birdenbire
uyanmak

Karanlık

Kalın perdeleri aşan
bir parlama

Gökgürültüsü

Geri dönen
sadece sessizlik”

agy s. 243

CCXXXI

Gece
esmerdir”

agy s. 243

CCXLIII

Gece
gergindir”

agy s. 249

“(…)

Son kendinde
gizlidir

(…)”

agy s. 252

“(…)

Ölü

Anlam
merama yetmez

Ölü”

agy s. 253

CCLIV

Kentten çekilmeyi
bilmek

(…)”

agy s. 254

CCLV

Gece
sağırdır”

agy s. 254

Kargakara
1978 Ankara doğumlu, felsefe mezunu, öğretmenlik yapan başarısız bir yazar. Kendi blogumda da meraklısına bir şeyler paylaşıyorum.
http://bariskahraman78.wordpress.com

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.