Anasayfa > Books / Kargakara > Sizi Hiç Sevmiş miydim, Yasin Erol

Sizi Hiç Sevmiş miydim, Yasin Erol

“(…)
derdim kurdun kuzudan çaresiz olması gibi

(…)

(…)
sözüm olsaydı cesarete ve onura
ama olmuyor bayan hiç olmuyor
keşke benim de sevebileceğim bir insan olsaydım”

Sizi Hiç Sevmiş miydim, Yasin Erol, Dipnot Yay., Ankara, 2006, s.14, 15

“(…)
ay bu ne güzel şey ısırır mı yalnızlığımızda der misiniz örneğin

(…)”

agy s. 25

“(…)

bilir misiniz
masa sandalye köşedeki böcek nasıl konuşur
tanıdık karanlıklar yaratıp evrenime
ben onlarla nasıl konuşurum
sofradaki utangaç ekmekleri
(…)”

agy s. 29

“(…)

kötü bir kulluk geçirdim küçükken
(…)
kötü bir kullukla geçtim çocukluğun elinden

(…)”

agy s. 33

arzuhal…

ben eskiden bir şeyi çok severdim yoksa hayat mıydı
kurşunlar mı döktürmedi annem
babam uzun nasihatler mi
herkesin derdi adam olmamdı herkes için
ama yoruldum artık o herkesi kollamaktan
ben eskiden bir şeyi çok severdim yoksa hayat mıydı

(…)”

agy s. 37

“(…)

terk edilmiş gibiyim ama nasıl
bayrakları gördüğümde ağlıyorum ama nasıl
eğilip bakın nasıl bir dünya bu nasıl
kalabalık meraklısı insanlar
iç çeken deniz
yuvarlanmayı göze alamayan taşlar
neden bilmez atlar neden koştuğunu

böyle sorular sorduğuma bakmayın
doğru yanıtlar bulmaktan da korkuyorum
sonra nasıl yaşanır bu hayat
(…)
inanın bana bayan inanın
suyu bulanık gösteren zamanlar olmasa
çocukları allayıp pullamasa vitrinler
her gün aynı insana uyanmaktan korkarım

(…)”

agy s. 39, 40

“(…)
adınız aklına koymuşsa dokuza çıkmayı
telaşlanmayın sizde yükseklik korkusu yoksa
ve bu hayatta bu insanlara da aldanmayın
onlar ki barışı kuşa çevirdiler resimlerde

(…)”

agy s. 42

hayata göre olmamak…

garip bir çağdayız doğrusu
yalnızlığıma kulak kabarttığınız için söylüyorum
yorganı ayağına göre uzattıran mafya babalarının
burç köşesini hazırlayanlara
ayağını denk al demesi gibi
sanıkların anam avradım olsun ben yapmadım demesi gibi
öğretmenlerin bu şiirin ana fikri nedir demesi gibi
gibisi fazla diyen insanların az olması gibi
ya ben hayata göre değilim ya hayat bana göre

o bana göre olmayan hayatta kimler yok ki
hipokrat yemininden habersiz doktorlar mı desem
uzun yolculuklarda
özgeçmişini yanından ayırmayanlar mı
üç vakte kadar mı desem
ne desem bilmiyorum ki…
ve inanın şaşırıyorum vallahi
para kazanmanın yetenek sayılmasına
aman beş kuruşluk aklı yok onların
olsa içleri sızlamaz mıydı
sokakta dilenen çocuklara

bence diyordu o ne güzel herkes gibi konuşan biri
postmodern çağda canı yalnız bırakmak için belki
‘aşk bitti insan telaş
görüntüler her gün öldürüyor sözcükleri’
aslında eşeği suya diye başka bir yere gönderip
günlerce dövmeli bu adamı
ah medya ne kadar doğru anlatıyorsun yalanı

oysa dün gece kör sis topal fırtına ve benzeri
gökyüzünde devir fetret devriydi
fırın işçileri ekmek parası için çalışıyordu
parmakla gösterilecek kadar karanlıklar arasında
tanrı birisini arıyordu sanki
şöyle bir bakıp uzun caddeye
dedim ki tanımlık canı var şu kapitalizmin
karın neresinden dönülse zarardır”

agy s. 45-48

ayrılıklarda taraf tutan yollar…

kalbim şurada bir dursun
ben şimdi koşar gelirim
geldim işte hakkı vardı ya
karısına yalan söyleyecekmiş de
başının üstüne yemin edebilir miyim diyor
vay alçak demedim elbet
dünya hali
gün gelir ben de onun başı üzerine yemin ederim

(…)

(…)
unuttuklarınızı hatırlayabilir miyim
böyle bir densizliği yapabilir miyim size
lütfen bayan
(…)”

agy s. 49, 51

“(…)
devletin resmi verilerine göre
sinirlenince gözüm bir şey görmez diyenlerin sayısı artıyormuş
en iyisi sakin olmak (…)
(…)
seni ancak ben kurtarabilirim
yok canım kim uydurdu bu yalanı
devletin sevişirken beden dilini kullanmayın dediğini

(…)
önce kendimi tutuklardım sonra sizi
ikimiz aynı hücrede
o bulunmaz ellerimle
nerenizden isterseniz
oranızdan başlardım sizi teselli etmeye sizi”

agy s. 54

“(…)
benden telefonlar bekleseniz
bir gece yarısı ölüyorum desem
gözyaşları içinde koşarak gelseniz
(…)”

agy s. 56

kadın dediğin yanlış anlaşılmalı…

(…)

(…)
işte o sevmeler yine onlar
bir kerecikten ne çıkar dediğim sevmeler
sanırım hataydı hataydı
(…)”

agy s. 57, 59

insanlar hey hey…

hep bir tuhaflığım olsun istedim bir tuhaflık
yedisinde yaşlı yetmişinde çocuk
biraz kurşun biraz vurulma korkusu
yüzümü çevirdiğimde solan güneş
kurumuş dallara koşar adım yaprak
ama öyle kolay olmuyor işte
hangi kadına seni seviyorum desem
sarsarak uyandırıp korkuyu
çılgınlık dedi bu çılgınlık

(…)”

agy s. 61

gözü gönlü açılmamış karanlıklar…

güneşi tuhaflaşıyor bu öğle sonrasının
siz yanlış bir şey mi söylediniz
nezleli bir akılla ya da sizin dilinizle üşütük
dolaşıp durdum onca yıl
akrep ile yelkovanın arasında
sahi ben hangi zamanın delisiyim
yine de şükredin ve verilmiş sadakanız
ya öldürseydim birkaçınızı acımasızca

bakın bu bulut var ya
kılına dokunanı vururum
birisi üç gündür kayıp
eğer gerekçesi hava civaysa sorarım hesabını
gölgenize mi basıyorum
niye bunlar böyle gıcır gıcır
yalnız öğlenleri mi kullanıyorsunuz
devlet memuru değilsinizdir umarım
mesai saatlerinde sevişmez misiniz
şimdi şu deniz olmasa bir şey derim
en iyisi konuya farklı bir açıdan yaklaşmak
sizi daha önce hiç sevmiş miydim

bana kalırsa bayan
en iyi hakareti deliler
ve gizli kızamık geçirenler eder
bir şey öğretmek istiyorum size
ekonomi deyince para
otobüs deyince yolculuk
peki gönül koymanın
elinizin üstüne elimi koymaktan farkı
……
düşüncem odur ki bayan
güzel kadınların cahillik kotası düşürülmeli
ve yağmur yüzünden ağzı bozulanları da tutuklamalı

(…)”

agy s. 63-65

“(…)
oysa durgun bir göl gibi duruşunuz
o gölde halkalanan gözleriniz
ah ne çok aradım sizi
siz ne çok yoktunuz

(…)

(…)
yenilgigillere selam söyleyin iyi tanırlar beni
bir fırsatını bulursam yaşlanırım
yeterince anım var nasıl olsa
(…)”

agy s. 77, 78

Kargakara
1978 Ankara doğumlu, felsefe mezunu, öğretmenlik yapan başarısız bir yazar. Kendi blogumda da meraklısına bir şeyler paylaşıyorum.
http://bariskahraman78.wordpress.com

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.