“(…)
işte gerçek acı ama gerçek
dünya hiçbir zaman akıllanmayacak
(…)”
başka akıl peşinde, İzzet Yaşar, Komşu Yay., İstanbul, 2010, s. 7
“ekşi zaman
şiir dediğin nedir ki
uzanıp kendi tüyleriyle oynamaktan başka
(…)
madem ki bu akıl beni kan içinde bırakmış
başka akıl peşinde koşuyorum
(…)
tarih insan etinden yapılmıştır
iştahlı okurun ağtabakasına sunulur”
agy s. 9-12
“(…)
babanın hükmü boş laf senin sözüne kandım
(…)
göklerin krallığı senin olsun bana hüznünü bağışla
(…)”
agy s. 15
“(…)
yokluğumda kimsenin suçu yok tamam mı
varlığım türk varlığına haram olsun”
agy s. 19
“(…)
uzun yürüyüşler onurlu direnişler
emeğin kurtuluşu kadınlara özgürlük yeni bir dünya
dünya çapında bilim ve sanat üstünlükleri
ne kadar yücelik varsa bize haram
kimse askere gitmese savaş mavaş olmaz
– bunu ben bulmadım daha önce godard söyledi – neye yarar
(…)”
agy s. 27
“(…)
filme çeksek porno olur kelimelerle yapınca edebiyat oluyor
hayat insanı öldürüyor”
agy s. 31
“(…)
televizyonda haberleri seyrediyorlar
zavallı polislere nasıl taş atıyorlar diye üzülüyorlar
televizyon hakikatin bütününü göstermiyor
gösterseydi zavallı kürtlere nasıl bok yediriyorlar diye de üzüleceklerdi
televizyonlar onlar böyle de üzülmesin diye hakikatin bütününü göstermiyor
ölüleri hemen gömüyorlar
ertesi gün ağlamayı kesiyorlar
doğmak da var ölmek de var diyorlar”
agy s. 35
“(…)
karakol köpeklerinin parçaladığı hazal çocuk
rüyama yaralarıyla girip söyledi
kendi dilinde feryat etmeye korkuyormuş
(…)
gazzeye götü kalakan cizreye gözünü yuman
seni meşru muhalif resmi militan
(…)
perdahlanmış ırkçı
milli eğitim bakışlı şair
(…)”
agy s. 39
“le poéte raille
iyisi mi sen bu şiire hiç girme
sonra pişman olursun
burada allah benim
istersem zevk veririm
istersem bakışını dilerim
iki zevkli gözlerden hoşlanmam bak
sindirim sistemini fena yaparım
arzunun nesnesini çıkarttım gösteriyorum
ellerini uzat da boş kalsınlar
meşrebinle uğraşayım mı
babanın resmini yapayım mı
gözlerine sürme çekeyim mi
(okunmuyor, blog. n.)
gırtlağına bir şey lazım mı
yutkunman bittiyse rahat dur
oturma yerini aynanın karşısına yerleştir
önce küçük kesiklere ne dersin
kretuar sesinden huylanır mısın
kanırtılmaktan hoşlanır mısın
balık gibi kıvranır mısın
bak nasıl şey oluyor
dur bir de öbür taraftan bakalım
mühim değil azıcık kanıyor
hadi çık yeter sana bu kadar
biraz kendi kendime eğleneyim
mısralarımın arasından zarganalar geçireyim
imgelerimi üzüm gibi midillili kızlara ezdireyim
sular idaresinin oraya bir mustafa ırgat heykeli dikeyim
çeşmeli olsun çocuk gözyaşı aksın”
agy s. 41-43
“magna carta
robert mitchum lee marvin james coburn
kill baby kill bang bang burn burn
cuma akşamları beş matineleri
böyle biliyorduk bütün şiddetleri
burnumuzun dibindeydi hakiki şiddet
sahte iktidar sahte muhalefet
sahte sınıflar sahte sınıf mücadelesi
kapitalden apartılmış uyumsuz tiyatro sahnesi
yasak yayın gizli örgüt dramanın bahanesi
sadece iki sınıf vardı göremedik
yukarıda asla yargılanamayanlar
aşağıda hiçbir zaman adamdan sayılmayanlar
tahlil bolluğunda tahlil edemedik
bunu örtmek içindi milli pedagoji
hurdahaş etti gençliğimizi mükemmel pedofili
iyi çalıştılar devletin ve tabiatın fikir aletleri
ortodoksluklar arasında noksan kaldık
rahat rahat kızları öpemedik
pişman olmadan otuzbir çekemedik
bilimsel toplumculuk toplumcu gerçekçilik
eytişimsel özdekçilik öztürkçecilik
bir gecede yok oldu rumlar fark etmedik
kırmızı yumurtalara ne oldu merak etmedik
bize fazladan alınyazıları yazdılar
memleketin suç haritasını eksik çizdiler
zarfçılık dızdızcılık karmanyolacılık
fortçuluk röntgencilik köftecilik sübyancılık
rüşvet irtikap hileli iflas nitelikli dolandırıcılık
ırza tecavüz fücur-ı karabet fiil-i livata
eşliğinde kanun yaylı tambur zil ve flavta
ölçeklere sığmadı ağır ve derin marifetleri
gizli atlaslarda kaldı çapılları cinayetleri
o kadarla bıraktılar yerli malı magna cartayı
o da takıldı zaten macar sınırına çekti cartayı”
agy s. 45-47