Anasayfa > Books / Kargakara > Bostan ve Gülistan, Şeyh Sadi-i Şirazi (II)

Bostan ve Gülistan, Şeyh Sadi-i Şirazi (II)

“YEMEN PADİŞAHININ HATEMİ TAYİ İLE
HİKÂYESİ
Bilmem ki bana bu hikâyeyi kim söyledi. Hikâye şudur: Yemen’de bir padişah vardı. Bu padişahın di­ğer adlı, şanlı padişahlardan ileri idi. Hazine bağışla­mada benzeri yoktu. Ona cömertlik bulunu denilse, ya­raşırdı. Çünkü eli yağmur gibi para saçardı.
Bu padişah, kendisini dünyanın en cömerdi bildiği için, kimse onun yanmda Hatem’in adını anamazdı. Şa­yet anacak olsalar, fena halde kızar, kızgınlığı da geç­mezdi. Hem de: «Kimdir bu Hatem? Nedir ona ait söz­ler? Onun cömertliğinden ne olur, saltanatı yok, hâzi­nesi yok, emir ve ferman sahibi değildir» diye Hatem’­in şanına dokunacak şeyler söylerdi.
İşittim ki, padişah, bir kere şahane bir ziyafet ver­di. Ziyafette bulunanları bir sazende çengini nasıl ok­şarsa öyle okşardı. Fakat o ziyafette bulunanlardan bi­risi, arzusu hilâfına olarak Hatem adını andı. Diğer bi­risi de Hatem’i övmeye başladı.
Padişah kıskançlığından o kadar kızdı, Hatem’e o kadar kin tuttu ki: «Bu Hatem dünyadan kalkmadık­ça benim cömertliğim birinciliği kazanmıyacaktır» de­di ve bir câniyi Hatem’i öldürmeğe memur etti.
Hatem’i öldürmeğe memur olan zalim, Hatem’i öl­dürmek maksadiyle.- «Neredesin Tay obası!» diye yola düştü. Süre süre sora sora geldi. Tay obasına yetişti. Daha obaya girmeden, yolda .sevimli, cana yakın bir genç gördü. Bu genç güzel yüzlü idi, âlim, ârif idi, zarif idi, tat­lı sözlü idi. Yemen’den gelen o yolcuyu: «Bu gece ben­de misafir olunuz.» diye aldı, konağına getirdi, misafiredindi. Ona keremkârlık gösterdi. Yol zahmetini, garip­
liği unutacak aşinalıklarda bulundu. Bununla beraber hizmet edemediği için özür diledi. Elhasıl o kötülük düşünen kötü herifin gönlünü iltifatlar ile kaptı.
Misafir akşam yattı. Seher vakti olunca kalkıp yo­luna devam etmek istedi.
Ev sahibi onu bırakmak istemedi. Elini, ayağını öptü. Ne olur, bir kaç gün daha kalınız diye ricada bulundu.
Misafir, itiraz ederek, şöyle dedi: «Kalmak ister­dim. Ne çâre ki, mazurum, kalamıyacağım. Çünkü çok mühim bir işim var. O işi görmeğe mecburum.»
Bu kerîm adam, misafire: «Sizi sevdim, dedi, işini benden saklamıyacak söyleyecek olursan, birlikte dü­şünür, can ile çalışırım.»
Misafir şöyle dedi: «Ey âlicenap, asîl! Beni dinle, tabiîdir ki, senden sır çıkmaz. Çünkü cömertsin. Cö­mertler sır saklarlar. Buralarda Hatem denilen biri varmış. Güzel fikirli, iyi muylu, muhterem bir zat imiş. Onu tanır mısın? Padişahım Yemen padişahiyle onun
arasında ne geçmiş bilmem? Padişahım ona pek kız­mış. Başını kesip götürmek için beni memur etti. Eğer lütfen; bana kılavuz olur, Hatem’in bulunduğu yeri gösterirsen, lütfuna minnettar olurum.»
Misafirden bu sözleri duyunca genç Hatem gül­dü: «Hatem benim, işte başım. Haydi kılını çal, başımı gövdemden ayır. Sabah olup ortalık ağarmadan bu işi bitir. Çünkü gecikirsen kabilemden sana zarar gelir. Yahut maksadını elde edemezsin.» dedi ve kesilmek
için başını misafirin önüne eğdi.
Genç misafir Hatem’den bu sözleri işitince, bu tes­limi görünce içinden kaynayıp gelen bir çığlık koptu, yere yıkıldı, sonra kalktı. Kâh toprağı öptü, kâh Ha­tem’in elini ayağmı öptü. Kılıcım bıraktı. Tirkeşini attı.Âcizler gibi hayretle ellerini göğsüne kavuşturdu. Şöy­le dedi: «Eğer sana gül yaprağiyle vuracak olursam, erler yanında er değil, kahpeyim.»
Sonra misafir, Hatem’in gözünü öptü’ Onu kucak­ladı, nihayet ayrıldı. Yemen yolunu tuttu. Yemen’e vardı. Padişahm huzuruna çıktı.
Melik o memurun iki kaşı ortasına baktı. Anla­dı ki bir iş görmeden gelmiştir.
Sonra melik ona hitap ile: «Söyle ne var, ne oldu? Hani ya terkinde Hatem’in başı yok. Anlaşılan, Hatem senden yiğit çıktı. Cenkte onunla başa çıkamadın.» dedi.
Memur, padişahın önünde yer öpüp lâzım gelen hürmet merasimini ifadan sonra söze başladı, şöylededi: «O şöhret sahibi Hatem’i hünerli, sevimli, güzel yüzlü, cömert, akıllı, mertlikte benden daha üstün gör­düm. Bana karşı pek lütuf ve kerem gösterdi. Bu ke­rem yükü belimi iki kat etti. Beni iyilik, âlicenaplık kılıcı ile kesti.» Elhâsıl, Hatem’den gördüğü cömertliği etrafiyle anlattı.
Bunun üzerine padişah Tay hanedanını övdü. Cö­mertlik Hatem’de hatmolmuştur. Hatem hakkında edi­len şahadet doğrudur. Onun şöhreti ile işi birbirine mutabıktır, dedi ve memura bir kese akça verdi.”
Bostan ve Gülistan, Şeyh Sadi Şirazi, Çev: Kilisli Rıfat Bilge, Meral Yay-Can Kitabevi, İstanbul, 1980, s. 115-117
Kargakara
1978 Ankara doğumlu, felsefe mezunu, öğretmenlik yapan başarısız bir yazar. Kendi blogumda da meraklısına bir şeyler paylaşıyorum.
http://bariskahraman78.wordpress.com

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.