“(…)
Karşıda şavkıyan ışığın şarkısı
sürsün istiyorsan karanlıkta oturmalısın -”
Kırım Mevsiminde Aşk, Celal Soycan, Şiirden Yay., İstanbul, 2014, s. 12
“(…) insan sevdiğine günahtır!
(…)”
agy s. 16
“(…)
bir haysiyetsiz firarsın kendine..
suçsuz ama hükümlüsün;
(…)
bir tanrı çakımı şimdide
Nuh kaçkını bir kurtçuksun..
(…)”
agy s. 18
“ADA’NIN SORUSU
-Başak için-
torunum Ada’dan çetrefil
soru: – balıklar nasıl
doktora gider hastalanınca?
kızının bu sorusunu daha da
zora soktun kızım: – sudan
çıkıp doktora varasıya ölürler!
derken, şöyle anlaştı anne-kız:
‘deniz onarır balığın yarasını’
bir gece gibi düğümlenip içime,
-iyi.. dedim; çıkıp gitmek
tehlikeli madem, iyileşmek için
biraz daha dolanayım dünyayı -”
agy s. 19
“(…)
talan edilmiş tapınağında
ümmetinden utanır peygamber -”
agy s. 21
“(…)
kimsenin kimseyi bakmadığı
sığ pencerelerde
hayretini yitirmiş uzaklık..
(…)”
agy s. 29
“(…)
mum aydınlığında bak yaralarına
çömelmiş bir çekirge hayretiyle: Aşk’tır!
ama ihtimal; ama raslantı; ama zorunluluk -”
agy s. 33
“(…)
seyrek bakışlı ve düzenli intiharlı ben biri:
sesi pıhtılaşır kendi yankısında..
(…)”
agy s. 34
“(…)
-bir rivayet olsun yolculuğun ve yurdun;
bir başdönmesi kalsın pervane ömründen!”
agy s. 49
“(…)
elinle koymuş gibi yitirirsin kendini –
(…)”
agy s. 52
“KÜL ORTASINDAN İZLENİMLER
kararsız aynasına kentin
bulanık gövdemle bakıyorum
bütün tenimle kokluyorum
günün çürüyen çarşafını
(…)
susuz ve bir başıma akıyorum
kurak yaya köprülerinden
her kavşakta değişiyor yürüyüşüm
her sokak için bir yüz kuruyorum
(…)
çıkmaz yokuşlarda istiflenmiş
insan sesleri ve hatırasız zaman
çok kullanılmış cümleler sinmiş
belleğin cılk evlerine
her şeye ait aşırı nesneler
kimsenin olan eksik özneler
(…)”
agy s. 56
“DÜŞ FRAGMANLARI
bir pencere önündeyim;
içerdeki kendime bakıyorum
dışardan.. senin gözlerinle –
senin ellerinle yontuyorum
bir mermeri.. fazlamı ve eksiğimi
onarıyor çekiç; sen oluyorum –
öğrendiğim tüm sesleri susuyorum..
söz ve biçim belleksiz –
Tabula Rasa: Adınla başlıyorum
ben seni döllüyorum
sen beni doğuruyorsun
ben sana bakışınla uyanıyorum;
sen bana bakışımla uyu..
biz böyle bakıştıkça
evrendeki ilk kuş ilk kez havalanıyor..
bu sensin-
ilk deniz canlısı suya açıyor gözlerini..
bu benim-
ama bir başlangıç mıyım sende?
peki bende bir sonuç musun?
biten ve başlayan bir şey oluyoruz-
göğüs göğüse çarpışıyor anılar
acılar kanat kanada
bir bebeğin süt kokan sesi
yaşlının kırış kırış sabrı
gecenin olgun şehveti
gündüzün kederli yutkunması
senin nakış nakış yürüyüşünde..
bir çamuru biçimliyor
uysal parmaklarıyla Tanrı
suda ve toprakta aynı balkıma;
ben Aşk mı? diyorum
sen Hayat! diyorsun
Aşk ve Hayat salınıyor
kutsal bir günah çemberinde
ben çalıştığım bütün kokuları
sana unutuyorum..
sen henüz öğrenmediğin renkleri
bana hatırla..
böyle bir alaca vakit
gece mi yaklaşıyor?
bilmiyorum, gündüz mü?
ama vakit Sen’i tanıyor-”
agy s. 57, 58
“(…)
ikizim tanrı; boğaz tokluğuna tembel
ve yorgun kitaplı-
(…)”
agy s. 61
“(…)
-şükür diyorum; yenildim..
ve iyi ki açıklanamıyor bazı şeyler –
(…)”
agy s. 62
“(…)
bir anlamı olmalı diyorum olmayan şeylerin;
‘olan şeylerin de anlamı yok!’ diyor bilenler..
(…)
bir kılavuz söz için Araf’ta debelenme; iki duvar
arası vahalarda koşma yılkı ömründe –
(…)”
agy s. 63
“(…)
yol yordam öğrendiğin keder de kibre bulandı..
kendi masalına meddahlık etsen; çarmıh
çağına mürit yazılıp kayıp vahye şahit dursan;
gönül indirip bir kendine, uğultulu birkaç sözcük
daha öğrenip münkir loncasına çırak yazılsan..
ben de unutkan kitaplara bakıp bir menkıbe
bulmalıyım kendime; ayak izlerimi
aramalıyım tersine göç yollarında-
ökseden kafese bir dil öğrenirsek adımıza
rastlarız belki bir mücrim defterinde-”
agy s. 70