Sus/Kuyu/Su, Mehmet Oğuz
“(…)
şiiri bağışla şairi öldür”
Sus/Kuyu/Su, Mehmet Oğuz, Hayal yay., Ankara, 2008, s. 11
“(…)
örtüyü bağışla yatanı öldür”
agy s. 13
“(…)
yolu bağışla yokuşu öldür”
agy s. 14
“(…)
susu bağışla sesi öldür”
agy s. 16
“(…)
tanrının ateşe attığı sözlerdi bunlar
şairlerden başka kimsenin çıkaramadığı
kararmış
kavruk
tütsülenmiş
kül kokulu sözlerdi bunlar
(…)”
agy s. 17
“susmak, seslere alışkın kulaklara çığlık gibidir”
agy s. 19
“(…)
ceylanı bağışla a(v)cıyı öldür”
agy s. 22
“(…)
yazgıyı bağışla yazanı öldür”
agy s. 24
“(…)
nasıl konuşabilirdim benim olmayan sözlerle
benim için hiçbir ayet inmedi ki gökten
bana kendimden gelen tek vahiy susmamı emrediyordu
o zaman anladım
dualar yaygara koparmaktan başka bir şey değilmiş
susmakmış tanrının dili
sustum!
(…)
kumu bağışla çölü öldür”
agy s. 26
“(…)
kutsal olanla kutsamadım ruhumu
lanetlerin zırhı vardı üzerimde
(…)
(…)
demiri bağışla ateşi öldür”
agy s. 27, 28
“(…)
her yerde mücrim
her çağda merdudiydim
asla af dilemedim buyrukçulardan
ateşe sunulan armağandım
suya adanmış kurban
dilsiz bir tanrıydım
hiçbir şey bahyetmedim susmaktan başka
mesihlerim ayetlerini kendi yazdılar
çarmıhını ben taşıdım şiirlerimin
oğulu bağışla babayı öldür”
agy s. 32
“(…)
şiir böyle akmalı çırılçıplak
kusursuz bir cinayet gibi işlenmeli kağıda
(…)
sözü bağışla kitabı öldür”
agy s. 34
“(…)
de ki melek-i tavus’a
o secde etmedi adem’e
insanın başıysa kalkmadı secdesinden
(…)
yazanı bağışla sileni öldür”
agy s. 35, 36
“(…)
kuşkuyu bağışla inancı öldür”
agy s. 40
“(…)
anneme söyle kargalar iyi uyusun şimdi
nasılsa gök bir daha medet ummaz kanatlarından
(…)
bütün adresleri silinmiş defterimden
bir avuç toprak çıkacak
beni çürütmeye gelmesin duacılar
şehirlere kussunlar lanetli sözlerini
üstü örtülmesin bedenimin
çarşaf giydirilmesin sözlerime
sırtımda dursun günahlarım
varsa tanrılar bağışlasın sevabımı
tabutumu taşıyan topal karınca
ilk sen kopar etimi
ölümü bağışla yaşamı öldür”
agy s. 41
“(…)
fiili bağışla faili öldür”
agy s. 42
“yazıyı bulduğumuz günden beri sesimiz kayboldu”
agy s. 43
“(…)
elmayı bağışla kurdu öldür”
agy s. 45
“(…)
sırrı bağışla yansıyı öldür”
agy s. 46
“(…)
çıkıp geldim yağmalanmış bozkırımdan
şakağımda eksik duran mermi boşluğu
durdum karşısında
kasrın kapısında ışıldayan aynanın
soydum eğreti duran yüzü
hançeri göğsümün boşluğunda denedim
çırılçıplak duruyordu ölüm
(…)
(…)
kilidi bağışla kapıyı öldür”
agy s. 47
“19.
kıtlığı biç topraktan
tanrıların sofrasına sun yokluğu
öküzü kes sabanı kır
(…)
tanrıya ağır gelendi insana verilen
bu yüzden tanrı susar
insan konuşur onun diliyle
biz de onu taşa verdik
taşın susanı en çok benzeyendir tanrıya!
kutsadım putu ona verdiğim dille
(…)
dilimi kestim
ödedim diyetimi
kemiği bağışla dili öldür”
agy s. 48, 49
“(…)
taşı bağışla çekici öldür”
agy s. 50
“(…)
yakını bağışla uzağı öldür”
agy s. 54
“(…)
şarabı bağışla kadehi öldür”
agy s. 55
“(…)
sonucu bağışla sebebi öldür”
agy s. 56
“(…)
kimseyi bağışla herkesi öldür”
agy s. 60
“(…)
gideni bağışla döneni öldür”
agy s. 62
“26.
yürüdüm ve geldim yolun sonunda bekleyen orman(ım)a
yeni bir yol denedim kendime burada
bu yol
sözün yorulduğu yerdi
tanrı burada konuştu benimle
yemin olsun ormanın kalbine ve yosunlu ağaçların kuzey göğüne
deki
ormanın belleğine inince
orda ne görür insan
bir avuç külden başka
dedim
daha önce burada duran neydi
neden gizlendi böyle küllerin altına
tanrının titreyen sesi aktı kulağımdan
orman susup dinledi
deki
görmeyi umduğun şey görmemen gerekendi
dedim
âmâ! gözlerime tuttuğun perde inceldi bakışlarımda
öyleyse gördüklerim görmemem gerekenlerdi
tanrı susup dinledi bu kez
dedim
tanrım!
gücün yeterse affet kendini
yetmezse kahret
ama sevmeyi deneme kendini
kahrı bağışla affı öldür”
agy s. 63, 64
“(…)
yarayı bağışla kabuğu öldür”
agy s. 65
“29.
bu minval üzre
dokuz ayet indi gökten
üçü taşın
üçü suyun
üçü toprağın üstüne
ateş
geride
öksüzdü
kül düştü payına
sonra
dokuz ayet daha indi gökten
üçü sesin
üçü sözün
üçü susun üstüne
ben
geride
küldüm
rüzgar düştü payıma
tanrıyı bağışla kendimi öldür”
agy s.67
“30.
su beni bağışlasın
içmişsem eğer susuzluk da
yol beni bağışlasın
uzattıysam eğer yolcular da
toprak beni bağışlasın
çöl ve kum da
ateş beni bağışlasın
kül ve rüzgar da
söz beni bağışlasın
imlasız yazılar ve kutsanmış kitaplar da
sus beni bağışlasın
sesim ve sessizliğim de
tanrı beni bağışlasın
mesihler melekler ve şeytanlar da
öteki beni bağışlasın
ben kimseyi bağışlamadım
ilki bağışla sonu öldür”
agy s. 68
“(…)
sizi burada bırakıyorum ağzımda in(cin)en kelimeler
geri dönmeyin bana
dilimin ucundan bile geçmesin yolunuz
lâl olsam da sesin ağzında
tutunmam kirli iplerinize bir daha
boğulsun kuyuda sesim
(…)”
agy s. 72
“(…)
lahitlere keder
dolu masallar doğuruyor tarih
(…)
(…)
ömrüne müebbet biçilmiş susan deli
(…)”
agy s. 74, 75
“(…)
baba oğul ve kutsal vajina adına
çekiç vurdukça çivi deliriyordu
(…)”
agy s. 79
“36.
kavmi yenik düşmüş peygamberdim
sancaklarım katran ve zifir
kavmine cehennem dileyen bendim
ateşi söndüren de
bağışla ey rab
onlar göçmen kuşlar kadar masum
ilk bendim kitabın harfini kirleten
en önde uçan vurulmalı ilkin
suyu ıskalayıp çöle inen kuş(ku)
(…)”
agy s. 81
“39.
uzak yerler getirdim gitmediğim yerlerden
kendimle değilken bile
içe dökülen nehrin gürültüsüyle
akıyor yanı başımda dünya
damarımdaki nabız
çeker kurak toprağa kanı
kimsenin gidip de uzaklardan getiremediği yollar vardır
dönüp de ardımızdan getiremediğimiz yıllar gibi
böyleyken bütün mesafeler
neresi gündüz neresi gece
kim bilebilir
yol nerde yolcu kim yolculuk nereye
ne kadar da uzak duruyor en yakın
kim bilir ne kadar uzak(laş) tık kendi içimizden
dün mü yoksa başka bir gün mü
belki de yarındı gidip de gelemediğim o yer
zaman bile yoktu orda
orda
dün hep bugündü
biraz daha eskimiş unutulmuş
yarından biraz daha uzak
dün hep aynı
gündü
(…)”
agy s. 88, 89
“40.
orda zaman yok
insanın kendisidir bütün anlar
orda kuyu
gözlerin ardındaki derinlik
orda su
kurak mecralara akan düşler
orda çöl
kağıda konaklamış bedevi harfler
orda rab
boşluğa tutuna(maya)nlar
orda
ne varsa burada olmayan
bütün bunları bırakarak ardımda
gürültüsüz durdum dünya üzerinde
önümde uzanan yol eğildi kulağıma
izin yok bana burdan öteye
yor(ul)dum yola unutarak bedeni
tutunup boşluğun eşkaline
öylece bırakarak bütün sözleri ardımda
susa bürünüp çıktım kuyudan
(…)”
agy s. 91, 92
“41.
ey hay!
beni eksik say dünyadan
beni kusur say ömrüme
beni yok sayma
yoku bana say
ve
yok say benimle her şeyi
hiçbir yere ve hiçbir şeye katma bu sözü
de ki son sözü söyleyene
neyi bağışlarsan bağışla
şeyi öldür
şeyi öldür
şeyi öldür
öldüm
(…)”
agy s. 95