‘Cinayetler, günahlar ve suçlarla dolu
o kahramanlıklar çağı bitti!’ deme sakın
(…)”
Tunç Ayna, Ferruh Tunç, Sözcükler Yay., İstanbul, 2012, s. 17
“(…)
Herkes temkinliydi ve söz etmiyordu gerçekten.
(…)”
agy s. 19
“(…)
*
Varsın boynumuzda kalsın o barbar yaftası
Hep yaptığımız gibi – ama daha özenle –
Biz, kulak kesilelim şamanın sözlerine;
İmamın sözlerine, sözlerine tanrı tanımazın
Örs, ezan, çıkrık ve değirmenle
– dileyen değiştirebilir bunları dilediği imgelerle –
kesinleştirelim geleceği
Günün arama çizgilerini belirginleştirelim
Utancın tutanaklarını yırtalım
Mahcubiyetin karalamalarını saklayalım ama
Bir gün onları beyaza çekeceğimizi unutmayalım.
*
Belli ki; burada yaşayacağız
yeni bir tufana kadar
Yeni bir tufana kadar
elmanın yurdu burası.”
agy s. 23
“(…)
Dönek devlete gübenmeyiz bir daha
(…)
‘İnsana esenlik gerektir, mal eksik olmaz
Kuşa can gerektir yem eksik olmaz.’
Der kitap 96. sayfasında.”
agy s. 24
“KAYIP DESTAN
Kopuzum yok
sen de savaşa gitme
Cinayetin horasını tepme
toyunda eğlenme vuranın
(…)
Övüncü ne olabilir hem, demir ol-
duğu için, bakır olduğu için vuranın?
Yerinci ne olabilir, yürek olduğu
için, ciğer olduğu için yorulanın?
Boğa ol, boşluğu süsen
yalpalayan ayyaş ol dilersen
Tutunma ama o koşumlu atın eğerine
Bunları taşa yazdı diye
boynu vurulanı dinle
Kopuzum yok
sen de savaşa gitme.”
agy s. 29
“FUZULİ ŞAGİL
Bizi kılıçtan geçirdiğine göre
Kitaplarımızı olsun oku
Tavan süslemelerimizdeki başkalığa bir göz at
Madem sayılarla konuşmayı çok seviyor
gelecekten söz edildi mi huysuzlanıyorsun;
Ey tiran, sıfırı keşfet!”
agy s. 34
“(…)
Sandıkları açıyor, madalyaları mağluplara dağıtıyoruz
Şerbet ve şarap sunuyoruz köşelerde meşreplere göre
Hadi sen de!
Gün döndü, gölgeler iniyor üstümüze oyun gibi”
agy s. 35
“KUTSUZ GÜNLER
Birileri şükran orucuyla adaklar
sunup, yolunu açsaydı kutsal ışığın
Kutsal ışık Anadolu’ya konsa, onu aydınlatsaydı
Dağdaki eve dönse, askerdekiler terhis olsaydı
Deseydik; dişi ve erkek Anka sonunda Ankara’ya indiler
Ve görseydik; kanatlarının gölgesinde barışın beş rengi saklı”
agy s. 36
“(…)
– Memur yürek elveda
Zilsiz güneş; günaydın!”
agy s. 39
“KAZANÇ
Yanılgının sessizliği çökünce, daha önce şenlik
içkileri içilen, çengiler kurulan büyük çadıra
kazandığımı anlayıp, geri çekildim.
paha biçilmez yenilgiyi aldım yanıma
ödünç hazzı, sayılı hazineyi onlara verdim.”
agy s. 40
“KEMİREN
Babamın aslanı
Anamın kuzusu
(…)
Kurdu ben, kendimin yalnız kurdu.”
agy s. 41
“(…)
Ama çölde bir vaha, hiç değilse
çölde bir vaha olabildik mi bizler?”
agy s. 43
“EVE DÖNEN SERSERİ
Tan vakti,
cinnet mi, cinayet mi hatırlatan
üflenmiş küllerin
tozu saçlarımda
kıymıkları avucumda
kırılmış kadehlerin
ve ceplerimde
karşılığı alınmamış
-fakat ödenmiş – faturalarla
döndüm eve.
Köpekler havlamadı.”
agy s. 44
“(…)
2.
Ormandan arta kalan ağaçlıkta at sürüyorum
alacakaranlıkta, sağrısına su sıçratarak atımın.
Sürüsünü arayan kuşlarsa, üstümden geçiyor.
3.
Yetişmeliyim bulut yağmura, sular sele
alaca karanlığa, kış sürüye kavuşmadan.
Ama nereye?”
agy s. 50
“DÜŞ
Azgın bir kaplandır, sırtımdan saldırıyor. Ben o sıra
kasıklarımı yalayarak akan ırmaktan su içmedeyim.
Böylesi görülmemiş ala kanlı suda;
dişleye dişlene, kır kırıla ve
bağıra uluya dövüşmedeyiz.
Gün doğusundan bir tay ama nasılsa
görüyorum;
ürkmüş seğirtiyor bayır aşağıya
Kaplan parçalıyor lime lime etimi
ama tay, doğuruyor korkusundan beni.”
agy s. 51
“(…)
sadık değil ben, fakat iyi sevgili…”
agy s. 61
“GEL(SEN)
Sabrı değil, serabı ver(sen)
Aklı değil, şarabı ver(sen)
Bildiğimi elbet; fakat
beklemediğimi ver(sen)”
agy s. 65
“(…)
Övgüyle örtülüyüm
bir lanetli gibi
Üstüne titrenen
bir deliyim ben
Ağlamak yerine,
acıyla gülümseyen
Bu da yalnızlığım, saklı hazinem
(…)”
agy s. 68
“(…)
Kulak asmadım öğütlere.
Ki; hilenin ipeği vardı üstlerinde
yalanın balı, dillerinde.”
agy s. 75
“(…)
Buradayım.
Yolcu salonlarındayım.
Ucuz lokantalardayım.
Cemlerde, camilerdeyim.
Misketlerde, horondayım.
Yorgunum, yaralıyım.
Bir sürgün gibiyim,
fakat yurdumdayım.
(…)”
agy s. 76
“(…)
– Bize bir çöl bırakarak giden; bu kurumuş
iç denizimizde, uzgörüsüz atalarımız nerde?
(…)”
agy s. 77
“(…)
Özenle kışkırtılmış, fakat zalimce bastırılmış isyanlarım var.”
agy s. 85
“DALGINTÜRK
Ben, her şeyin karalamasını gördüm
Aslı nasıldı onların bilmek isterdim
Ben aşkın, avareliğin, arkadaşlığın
Olduğu kadar devletin, diyanetin
Karalamasını gördüm ben her şeyin
Aslı nasıldı onların, bilmek isterdim
Bu yüzdendir şimdi dalgın denizlere bakıp durduğum.”
agy s. 88
“Asfalt kabalığı, doymayan iktidarların
Ve demir, tuğla hamaratlığı kardeşlerimin
Ne acı!”
agy s. 89
“BARAKTÜRK
Çanlar boynumuzdadır.
Bahtımızadır, aşık kemikleri.
Yaşlı ellerimizde asalar,
Çocuk ruhlarımızda, tahta kılıçlar…
Uyanın diye, davul çalarız
Kulak verin diye ney üfleriz.
Doğrudur şaraba ‘kızıl deli’/ rakıya
‘ak yazılı’ dediğimiz aramızda.
Siz verin geçin sadakanızı;
Azını paylaşır, çoğunu dağıtırız.”
agy s. 100
“CAHİLTÜRK
Kandım kadısına
Mülkün tapusuna
Çiğ geldim, çiğ gittim
Bir yangının ortasında”
agy s. 101
“ABDALTÜRK
Neşet’e
Goyun meler
At kiş-i-ner
Bozular-ı-dı deve, yitirinci mayayı.
Boz-u-ladım, sız-ı-ladım ben de
Bir meydan, sazıy-ı-nan elimde.
Gırşeherliyidim.
Acar-ı-dı mız-ı-rabım.”
agy s. 107
“SOFİTÜRK
Git
Bul
Bil
Öteki ol.”
agy s. 109
“KÖTÜ KAĞAN
Tanrıya yakın olmak için
En yüksek dağlara çıksan da
Ahiret soruları sorsan da kamlara
Göğü şahit göstersen de ululuğuna
Dağları delip geçen bu uz(h)un tüneldir suçun
Günahın, yeryüzünü yaralayan bu ucube kanal
Ormanlardan yollar geçirirken a güçlü kötü kağan!
Kesilmemiş olabilir mi hiç toprağın atar damarları?
Bağırıp duracağına böyle halkına
Var git, sen intihar et!”
agy s. 118
“(…)
Gördüm; ozan olma hevesleri öğütüyor, yel ile değirmen
(…)”
agy s. 135