İnsan kavramının ne olduğunu anlamaya çalışmalı mı, yoksa sadece yaşamalı ve öğrenmeli mi?
Yaşadığımız gezegende sadece bir kişi olsaydık yahut sanıldığı gibi bireysel bir hayatı yaşıyor olsaydık yaşayıp öğrenmek yeterli gelebilirdi. Ancak insan bununla yetinebilecek kadar sığ bir varlık değildir. Çünkü “İnsan” kavramını algılayabilmek kişinin kendisini tanıyabilmek için atacağı ilk adımdır. Kişi ancak kendisini tanıdığında çevresini de tanıyabilir.
Artık tüm dünyanın kesin olarak bildiği bir kanun var: BENZERLER BİRBİRİNİ ÇEKER.
Bu nedenle kişi çevresini tanıma arzusunun getirdiği gerekçelendirmeyle birlikte başlangıçta kendini tanımak istemelidir. Aynaya baktığında gördüğü kişi hakkında özgün ve samimi bir yorum getirmek bireyin kendine yapacağı en güzel iyiliktir. Görelilik kavramından bağımsız olarak kendine “Nasıl bir insanım?” sorusunu sorduğunda aldığı cevapları yaşamak kişiyi tatmin edebilecek tek duygudur.
Bireyler birçok şeye bağımlı olabilir. Seks, uyuşturucu, alkol, para, yardımseverlik, çikolata, pizza… Ancak tüm bunlar, uzunluğu fark etmeksizin, sonlu hazlardır… Fakat kendine dürüst olan, her ne yapıyorsa bunun farkında olarak yapan kişiler hazlarını bilgece ve sonsuza giden bir limitle yaşarlar. O halde kendimize karşı ne derecede dürüst davranıyoruz? Tamamen dürüst müyüz? Annen, arkadaşın, sevgilin ya da herhangi birine karşı değil, kendine karşı ne kadar dürüst, ne kadar samimisin?
Bu soruların cevaplarını bulan kişiler tatminkarlardır. Tatmin duygusu ise mutluluğun tam olarak kendisidir.
Bir kiralık katili düşünün. Filmlerde anlatılanın ötesinde, gerçek anlamıyla. İşi para karşılığında belirli kişi ve/veya kişileri öldürmek… İşini yapıp, cebine parasını koyduğunda mutlu olduğunu mu sanıyorsunuz. Evet, bence mutlu olabilir. Ancak mutluluğunun işi karşılığı aldığı miktara bağlı olduğunu düşünmek yanlış olur. Çünkü bu da sonlu bir hazdır ve mutluluğun devamsızlığını sağlar. Burada söz konusu kiralık katil bir ailesi, çocuğu ve gerçek anlamda mutlu hayatı olan bir birey. Bu noktada onun mutluluğunun tek sebebi vardır: DÜRÜSTLÜK.
Hiçbir kiralık katil aynaya baktığında kendine masa başı bir işte çalıştığını söylemez. Durumunu kabul eder, bunu istediğini kabul eder ve kazandığı paranın el emeği göz nuru hatta alın teri olduğunu söyler. Ve öyledir de.
Şu an bu yazıyı okuyorsan, sen de dürüst ol. Kimsin sen? Ne istiyorsun? Para bağımlısı olduğun için mutsuz ve kendi köşene çekilmiş olabilir misin? Ya da her neye bağımlıysan onun kurbanı olabilir misin? Gerçekten hayatını kurban olarak mı yaşayacaksın? Yoksa “İnsan Potansiyeller Varlığıdır” düşüncesini benimseyip kabuğundan çıkacak mısın?
Çık. Kabuğundan, ininden, her ne olarak adlandırıyorsan oradan çık ve yaşa. Kiralık katil de dahi, her insan mutluluğu hak eder. Mutluluk için tatmin ol, cesur ol, yaşa. Çünkü şu an cennettesin.