“ANTONİO GAMONEDA
(…)
(…)
Belki de ben kendini terkeden kişiyim
Ve ıstırabımdan habersiz yok olup gideceğim,
(…)
(…)”
Çağdaş İspanyol Şiiri Antolojisi, Haz: Jaime B. Rosa-Metin Cengiz-Müesser Yeniay, Şiirden Yay., İstanbul, 2013, s. 10
“MARGALIT MTITIAHU
(…)
İzin verme korkunun seni bu denli sevmesine.”
agy s. 16
“MARILY MORALES SEGOVIA
(…)
Seviyorum ismini
ağzımda büyüyen ve seni ünlemeye koşan
(…)
Kürtleri ve Filistinlileri gördük
başlarını sokacak bir toprakları yok
(…)
Ve gördük sanayileşmiş dünyanın
çevre kirliliği ve tüketici çılgınlığı içinde kayboluşunu
bilmek istiyorum nerede özgürlük”
agy s. 18, 19
“TİNO VILLANUEVA
11 Aralık 1941 doğumludur (Teksas). Sekiz şiir kitabı vardır. Shaking off the Dark/Karanlığın Silkinmesi (1984), Cronica de mis anospeores/En kötü yıllarımın kroniği (1987) ve 1994 American Book Award for Poetry ödülünü kazanan Scene from the Movie GIANT/Filmden sahne GIANT (1993) bunlar arasındadır. Bazı şiirleri Norton Latin Edebiyatı Antolojisi’nde yer almıştır. Boston Üniversitesi’nde ders vermektedir.
TÜKENMEYEN HAFIZA
Bir kez daha, yalnızım işte
Bir tek ben, deliren
Olmuşluklarımın genişliği üzerinde
Ve bilerek, söylenip yapıldığında her şey
Hiç kimsenin bir şeyi açığa çıkarmayacağını.
Yalnız ben
Ve bana kalan tükenmeyen hafıza
Hafızayla oldu benim başlangıcım
Ve bu yüzden, işte buradayım
Bu sayfayla yüz yüze ve bu belayla
Bütün öğleden sonra bir meziyet olan bu kötü huyla
Ah uzak hatıraların aranışı
Bu sözcüklere eşit uzaklıkta olan özlem
Sözün kısası, sonuçta,
Yazıyorum gördüklerimi ve doğru gelen her şeyi
ZAMANIN AHESTE AĞIRLIĞI
Hiçbir sona doğru durmaksızın dönüp duran
Hafıza (ey bir kalbin bilinmesi gereken
Yollarla dolu tarihini öne çıkaran
Bilinç) çok zaman geçmedi üstünden olalı o
Geriye dönüyorsunsenin hüsrana uğramış
Küçük dünya kararsızken. Her bir
Düşünce başkası olmanın özlemidir,
Şarkı söyleme özlemi, bir kez daha ve daima,
Derince hafızanın hala bilebileceği
Bir şarkının içine. Nefes alırsın, bu düşünceleri
Kağıda geçirirsin ve günlük kimliğini
Sıyırırsın geçmişin kayıp parçalarından.
Şimdi; günlerinin zaptedilmiş gece
Nöbetindesin, bütün mesafeler sana ağlıyor
Yolculuktan yavaş yavaş zamanın aheste
Ağırlığı boyunca ayrıldığın için ve olmayı
Seçtiğin sözcüklerde sonsuza dek güvende
Olduğunu iddia ediyorsun.
ZAMANIN ÜZERİMDEKİ SESİ
Yazmak istedim öyle fena canım yandı ki.
Bütün akşam masaya bağlı,
Masa üstüne yayılmış bir sayfaya-
Hiçbir yere gitmiyor
Yalnızca başarısızlığı ve gittikçe kararan ışığı
savuşturuyordum
Demek istiyorum ki saatler geçti,
Sonra günler: ve nasıl kavramalı özünü
Havada parlayarak ve gölgeyi karartarak gelenin?
Nasıl demeli onu, masamın üzerine serilen kağıtta
Kurşun ya da tükenmez kalemle?
Usulca, pek usulca, bu berrak anımsama süreci,
Hafızanın gölgesiyle ardındakini elemek-
Orada da vardır hayat.
Ey hafıza, hafızam benim,
Geri ver bana benim olanı ve yol göster bana
Geride kalan her şeyin gerçek anlamıyla
-galip gelsin sesim zamana karşı.”
agy s. 25-27
“MARCO JEREZ
(…)
Gizli rotaların gemicisiyim ben
akıl ermez, gizemli yolculukların.
(…)
Yalnızlık bir şarkıya ses verdi
notasız, gözyaşı olmayan.
Çağırmıyordu hayat.
(…)
Tozum bir küfür,
çamurun kibri,
dünya yılan gibi
günahın çatallı dili.
Tanrının Sesi yangının dili,
o sonu olmyan yangının.
Çalılığın içinde yanar ve yanar.
(…)
bilir ruh anıların
kadim çağrılarını.
(…)
Ne kadar beyhudeyim çamurumda!
(…)”
agy s. 30-32
“MIRIAM BORNSTEİN GOMEZ
(…)
nasıl bir adam, adam yerine konulmaz
kredi kartı yok diye
ya da bir banka hesabı
(…)
Burada
işten kalan tüm boşlukları iş doldurur
ve her gün televizyon
şiirlerin doğduğu anları tüketir.”
agy s. 44, 45
“LUCILA NOGUEIRA
(…)
Ben sabitlenmiş şekildeki delilik kırmızı şarap kadehinin üzerinde
(…)
Hayatta olmak teslim olmaktır kahinin fikrine
(…)
(…)
(…)
seni bekledim
tren istasyonlarının otel odalarında
başka hiçbir şey istemeyerek dünyadan
seni bekledim
griye döndü gözler yaşlarla
düşünürken uzun zamandan beri ayrı olduğumuzu
ve hiçbir kuvvetin artık bir araya getiremeyeceğini bizi
bildim, diri sayfaları olmayı kapalı bir kitabın
(…)
her şey garip olsa da
yine de bana aşina geliyor
çünkü taşırız bütün geçmişi ve şimdiyi
içimizde biz
bir istiridye gibi engin denizlerde
inciyi gizlice saklayan”
agy s. 48, 49
“GRACİEL NIDIA ARAOZ
(…)
II
Beni azat et
Günahların üzerine titreme alışkanlığından.
(…)
Kaldır üzerimden
Sözcüklerle ıslanmış paçavraları
(…)
Kaldır
Örümcek ağındaki sessizliğimi
(…)
O meyveyi çalmamak için sakınmaktan
Ve bu dünyada sonsuza dek sürmekten kendimi
(…)
Bulutların aşındırdığı dağlar
Söylüyorlar dile getirilemez olanı.
Son ve tek sakin,
Ve ben acı dolu gözlerle
Yörüngemizdeymişiz gibi yapıyoruz dünya.”
agy s. 52, 53
“UBERTO STABILE
(…)
ŞİMDİ SÖYLE BANA BENİ SEVDİĞİNİ
Seni kendi başına bırakacağım evde
Benim yerime bulaşıkları sen yıkayacaksın
Senin yerine ben başkalarını seveceğim
Omurganı söküp
Altı günde yaratacağım dünyayı.
Pazar günleri seni yürüyüşe çıkaracağım.
Oy kullanma hakkına sahip olacaksın
Videolar kiralayıp
Yalnız uyuyacaksın
Merak edeceksin beni
Seni affettiğimde nasıl ağlanır öğreneceksin…
… ve şimdi, söyle bana beni sevdiğini.
GİLLESPİE DİYOR Kİ
En kötüsü değildir ölüm diyor Gillespie
En iyi öğretmen değildir acı
Ne de açlık bizi kahraman yapıyor.
Gillespie diyor ki
En kudretli olanlar en güçlü olanlar değildir
Daha çok direnenlerdir en güçlü olanlar
Yenilgiden zafer çıkaranlardır.
Diyor Gillespie
En kötü tehlike tehlike değildir
Tehlikeden kaçınmak için gündelik olarak kullandığımız
En kötü tehlike güvenliktir.
Diyor ki Gillespie
Bitmiş bir adam değildir
Bitirmekte olan adam
Bitme asla sonun yerine geçmez,
Çünkü aslında
Diyor ki Gillespie
Parker’ın ona söylediğine ve
Cortazar’ın Parker’a dediğine göre
Aşk yapmak yerine
Aşkın bizi yapmasının zamanı geldi
(…)
(…)
Ama kahvem var, tütünüm ve bir evim
Ve herhangi biri gibi aptallığım
(…)”
agy s.55-57