“(…)
Tut ki deliyim
Hem de tımarhanelik
Üç beş kuruşa köle insanlara gülüyor
kalp diye taşıdıkları et parçasını
Hayır fesat yuvasını
gayya kuyusunu
Görüyor, kokusunu hissediyorum ya!
(…)”
Dünya Hali Bu, Şerif Aktaş, Berikan Yay., Ankara, s. 22
“(…)
İnsan!
Görkemli ve aciz
secdede imansız
kadehte Tanrı
Unutulmuş mezarda
garip ve sessiz dua
kaderin efendisi ve kölesi
(…)
İnsan bu!
Büyük denizlerde,
karlı dağların unutulmuş köşesinde
derin bir kuyu!”
Agy s. 25, 26
“ÇAĞIMIZA MERSİYE
Madeni bir sesle semayı yırtan ezan
Oruçsuz iftar vakti kadar samimi ve mübarek
Yalnızca ses
Ve hareketsiz bir ahenk
Cami: Sarık, cübbe ve tabut
Sokak: Bir yığın geometrik çizgi
Ya insan?
Kim bilir hangi zaman çukurunda
kaç unutulmuş
isyan kumaşından biçilmiş
kefeniyle hesaplaşmakta
Din ve medeniyet adına.”
Agy s. 27
“(…)
İnanmış kulların söylenmez öfkesinde
cennet cehenneme, cehennem cennete
ölesiye tutkun.
İnsan… ölümün tüm oyunlarından
şaşkın yorgun
bırakmış kalbini bir çöl ortasında
dağa, taşa
kurda, kuşa
eti, kemiği, gözü ve yüreği
tapınır
ilim adlı bedduaya
Saf sözünün saflığını bozmuş
ve sahipsiz bir mirasa konmuş
akıl şöyle bir bakıp felsefeye
çekilmiş en yüksek gökkubbeye
kurduğu oyunu kahkahalarla
seyretmeye çağırmış Descartes’ı, Kant’ı
Bergson’la birlikte.
Hatırlayamamış Müslümanları
(…)”
Agy s. 38, 39
“DİLEK
Öp beni, öldür beni geceler
kesilsin bu sızı.
Dursun, yok olsun
ismime şekil veren heceler
sarsın bedenimi
simsiyah bir matemin beyaz rengi.
Gelmemiş, görmemiş olsam sanki.”
Agy s. 42
“(…)
Bu beyin denen adi makine
değer mi bilir:
Allah ile bile pazarlığa girişir.
Kul olduğunu söylerken dahi
inceden inceye ve derinden derine
büyüklüğünü ilan eder.
(…)”
Agy s. 58
“4.
Kara, kapkara
bir karanlığın gözleriyle
gözleri oyuldu
Anadolu’nun
Toprakta kan
vicdanlarda elemdi akan
dağlar ve nehirler boyu,
Kim,
nerede,
nasıl
ve niçin
Kimin için kılıç kuşandı?
kapkara karanlığın
kara gözlerinde
ağlayan anaların
umutsuz ufuklarında
rüzgar uğultusu”
agy s. 60
“(…)
Öylesine ölü suskunluğu
Sarmış ki çevremizi
Bizi.”
Agy s. 67
“(…)
Anadolu’da yığın yığın dert var
yığın yığın derman
dert dermandan
derman dertten habersiz
İnsan: Kimsesiz
Toprak: Çaresiz
Zaman: Sessiz”
Agy s. 72
“(…)
telefon hatlarında
aynı şarkı
simsiyah gözleri sensizliğin
günler, geceler boyu.”
Agy s. 76
“(…)
Tanıyan yok bu dünyada kalpte mühürlenmiş kimsesizliği
Arayan benim bu gizli güzelliği.”
Agy s. 80
“(…)
Kimsesizliği haykırır zaman
Ben yaşarım yine de
Yüzsüz bir sürgün
kayıtsızlığıyla.”
Agy s. 83
“29.
Sevemiyorum
Sevemiyorum sözleri, sesleri
düğüm düğüm
renkleri
çizgi çizgi ezgileri
sevemiyorum, artık sevemiyorum
ısırılmış meyveleri
geride kalmış seneleri…
Sevmiyorum kelimeleri
ve sesi
Hepsi bende, benden dışarı
gerçekliğin
elleri kolları bağlı, saçları dökülmüş
dişleri çekilmiş
zamanın kapısında
mezar bekçisi…
Sevmiyorum kimseyi
yerli yabancı
tanıdık bildik
Onlarla
elmalar acı, içkiler tatsız
ve
sesler düzensiz.”
Agy s. 84