Anasayfa > Books / Kargakara > Gelmiş Bulundum (Seçme Şiirler), Edip Cansever

Gelmiş Bulundum (Seçme Şiirler), Edip Cansever

“(…)

Anlattığı, tek kelimelik bir maceradır Edip Cansever’in… ama işte, öyle bir ‘tek kelime’dir ki o macera, geçmişi ve şimdiyi, içine geleceği de katıp ‘an’da kavrayan binbir kollu kapsayışıyla ‘varoluş’un akla geldik gelmedik tüm konaklarına uğrar; eğleşir de o konaklarda bir zaman, ama hangi konakta bir süre eğleşirse eğleşsin, bir sonraki konağın çağrısı kaçınılmazdır ve bir zaman da söz konusu o’yeni’ konağın suyundan içmek üzere yola koyulmak zorunda kalır; sonra bir konak daha, sonra bir daha… yalnızlık çünkü, sonsuzdur; insan gibi; ki bunu, başı sonuyalnızlık demek olan ömür adlı o kutlu macerayı, Şairin Seyir Defteri adını verdiği kitabının girişindeki şu dört dizeyle, (dünya durdukça duracak, ancak has şairlerin harcı bir mükemmel dille) gene Edip Cansever’in kendi özetler: ‘Doğanın bana verdiği bu ödülden / Çıldırıp yitmemek için / İki insan gibi kaldım / Birbiriyle konuşan iki insan’.

(…) Toparlamak adına son bir çabaya daha girişirsek söylenecek söz şudur: Yalnızlığın ilacı yoktur… ama işte söz konusu bu devasızlık nedeniyledir ki, kişiye ‘kendini bulmak’ gibi eşi menendi yok bir armağan bahşeder; fazladan, bu ağramanı başkalarıyla, mesela insan kardeşleriyle de paylaşabilmek gibi bir çoğalma-çoğullama-çoğullaşma konağına varır ki serencam, varana-bulana ne mutlu!

(…)

Bedirhan Toprak
22 Ekim 2007/ Üsküdar

Gelmiş Bulundum (Seçme Şiirler), Edip Cansever, Haz. Bedirhan Toprak, YKY, İstanbul, 2014, s. 7, 8

“(…)

Şu sen de olmasan insan çıldıracak mı?
Hiç yoktan bir yerlere mi gidecek belki?
(…)”

agy s. 15

“(…)
Baktıkça bakıyorsunuz kendinize
Yetişir! bu da hiç konuşmayan adam yapıyor sizi
Körükler, dev kapılar, balık solungaçları gibi
Emiyor sizi yalnızlık
(…)

Ama elinizden ne gelir ki
Siz dolgun yaşamaya bakın günleri.

(…)”

agy s. 24

“(…)
Sizi anlıyorum
– Ne çıkar bizi anlamaktan.”

agy s. 29

“(…)
Bu nasıl bir bakış ki dünyaya intiharla
Ya da hep kar yağıyor da düşünmesi siyahtan
Öyle ya kim sevişirdi acıları olmasa
Kim bakardı uzağa köpekleri saymazsam.

(…)”

agy s. 31

“(…)
Belki de bir Tanrısı var acının, hüznün, ayrılığın
(…)”

agy s. 33

” ŞAİRİN KANI

Kanıdır şairin bu sevilmeyen yüz
Gözleri bir köpeğin, bırakmış köpeğini
Tanrısız, kimsesiz, her şeysiz biraz
Gözleri bir başına insanlar gibi
Kanıdır şairin ölümle kımıldamaz.

(…)

Yüzüdür şairin kanarsa yalnızlıktan
Bir yüz ki upuzun kadınsız günler gibi
Ve nasıl bir acıdır ki, acıyla anlatılmaz
Bir hiçin bir ağızla duraksız kemirildiği
Öyle bir sıkıntı ki ölümle kımıldamaz.”

agy s. 34

“TRAGEDYALAR III / KORO

Birdenbire yapayalnızsanız her yerde
Ve bundan korkuyorsanız
En küçük şeylerden bile. Örneğin birine saati sorsanız
Karşıdan karşıya geçseniz bir caddede
Sesinizi alçaltıp dikkatle bakaraktan çevrenize
Biriyle bir şeyler konuşsanız

Ve her gün kitaplar, dergiler alsanız. Postacı her gün mektup getirse
Sözgelimi bir resmi dairede
Fazlaca oyalansanız
Şöyle bir iki otobüs kaçırsanız üst üste, neden olmasın
Kaldı ki, hiçbir şey yapmasanız bile
Tuhaftır
Sanki herkes kuşkuyla bakacaktır yüzünüze.”

agy s. 36

“(…)
Birileri çıkıyordu ordan burdan
Hiç çıkmamak halinde ve olgun
(…)

Ve kendine bilinmeyenler yaratan Yakubum ben, iyi ya
Durduğum bir gündü, diyorum, bütün ilgiler sizin olsun
Her türlü bir şeyler sizin olsun, ben artık
Hep böyle istiyorum, ayıp degil ya
Durduğum bir gündü, diyorum, yüzümü göğe doğurduğum
Bir gündü ve yaşar gibi kaldığım bir yaşama içinde
(…)

(…)

(…)
Bunu Yakup söyledi
Dedi ki, çünkü herkes Yakubu yaşıyordu, bense
Çöllerden ve kızgın güneşlerden icatlar yapıyordum
Kızgın kağıtların üstüne
Ve alevler halinde dünya bana dokunuyordu
Ve ayakta soğuk bir bira içmiş kadar bir anlamım oluyordu bazen
Ölüyordu ve bir de
Bir otobüse bindiğim, biletçinin bilet bile kesmek istemediği ben
Kendimi koruyordum
Bunu bana Yakup söyledi
Öyle bir Yakup ki bu, onca din kitaplarının sözünü bile etmediği
Kimsenin sözünü bile etmediği bir Yakup
Ben
Bunu hep biliyorum
Bunu hep biliyorum ve işte
Özgürüm, cezasız duruyorum.”

agy s. 38, 39

“(…)

Kalbim, serseriliğim benim.”

agy s. 40

“KİRLİ AĞUSTOS

O da var olanın ağır ağır yokluğu
Şurda bir gündüz kımıldamakta
Dağılmanın beyaz organı: tuz birikintileri
Gibi bir gündüz
Kalın kabuklarını kaldırır doğa.

Düşer bir balıkçının tersi olan şey
Kirli ağustos! beni ordan oraya götüren eşya
Aklımda üç beş otel ya kalır
Ya kalmaz üç beş otel aklımda
O da değil bir otelin kendisi
Yalnızlığın kahverengi organı: düş birikintisi
Bir de kahverengi alevlerden yapılma.

Başka değil, yokluğu görmek için
Kirli ağustos! gözkapaklarımı da yaktım sonunda.”

agy s. 41

“(…)
Günlerden saatlerden bir alkolik çocuğum.

Az mı kaldım sayılır bir otelde bir yerde
İçi buz dolu bir bardakla aynı değerde
İsterim geçmek isterim az az yaşamakla bir şeyleri
Mavi bir zamandan kalmayı, mavi bir zamanı bilmeyi
Oysa ben yaşamaktan da yoğun
Bir sıra yalnızlıktan bir alkolik çocuğum.”

agy s. 43

“(…)
Gülemiyorsun ya, gülmek
Bir halk gülüyorsa gülmektir
Ne kadar benziyoruz Türkiye’ye Ahmet Abi.

(…)
Cıgara paketinde yazılar resimler
Resimler: cezaevleri
Resimler: özlem
Resimler: eskidenberi
(…)

(…)
Hayalsiz yaşıyoruz nerdeyse
Çocuklar, kadınlar, erkekler
(…)
Ah güzel Ahmet Abim benim
Gördün mü bak
Dağılmış pazar yerlerine benziyor şimdi istasyonlar
Ve dağılmış pazar yerlerine memleket
Gelmiyor içimden hüzünlenmek bile
Gelse de
Öyle sürekli değil
Bir caz müziği gibi gelip geçiyor hüzün
O kadar çabuk
O kadar kısa
İşte o kadar.

(…)”

agy s. 50-53

“(…)

Ne Kalır benden geriye, benden sonrası kalır
Asıl bu kalır.

(…)”

agy s. 54

“(…)
Acaba bekler mi beni
Uykularım, o sonsuz uykularım
(…)

Korkmuyorum artık solmaktan
Solmaktan ve solgunluktan
Gelmişim nerelerden böyle
Kurumuş bir dere yatağı gibi
Ya da pek kurumamış da
Baygın, hasta ya da cançekişen
Çırparaktan yüzgeçlerimi dip sularında
Ya da yer tahtaları, muşamba, örtük perdelerin kasvetini
Yorgun düşerek taşımaktan
Ve ne çıkar ayırmasam kendimi
Suların büyük içkilere kavuştuğu koylardan.

(…)
Var mıydı bir şeyler bekleyen yüreğimin eskittiklerinden.

(…)

Ölüler ki bir gün gömülür
İçimizdeki ölüler, dışımızdaki ölüler
İnsan yaşıyorken özgürdür
İnsan
yaşıyorken
özgürdür.”

agy s. 59-65

“(…)
Neden yazılır bir şiir
Neden okunur bunca yazı
Çünkü nasıl aşılabilir başkaca
İnsanın karmaşıklığı

(…)”

agy s. 72

“ŞAİRİN SEYİR DEFTERİ / BAŞLANGIÇ

Doğanın bana verdiği bu ödülden
Çıldırıp yitmemek için
İki insan gibi kaldım
Birbiriyle konuşan iki insan.”

agy s. 76

“(…)

Doğasın sen, doğasın, yarat beni yeniden
Ey yalnızlığımı kuşatan yalnızlık.”

agy s. 77

“NELER ALMALIYIM YANIMA

I
Şiir için: yılgı, sessizlik, yavaşlatılmış uyum
Acı için: bir kandil, bir tütün kâsesi, bir iskemle kırık
Düş için: kendini denizde sanan o bunak kaptan
-gerekli çok-
Şarkı için: kalmadı usumda tek dize – ama o dizelerin sesi var ilk
ağızdan çıktıkları günkü gibi, pespembe renkleriyle-
Zaman için: yer değiştiren gölge – yeterli-
Mevsimler için: portakal, böğürtlen, ayçiçeği
Aşk için: unutkanlık ya da
Dikkatle kullanılan ve değiştirilebilen birkaç anı
Öfke için: Marx, Lenin, vb.
Okumak için: Dostoyevski, Marquez, Sait Faik
-başkaca kim olabilir düşünmeli
Şiirse, elbet
Akdeniz şairleri.

(…)”

agy s. 78

“(…)
O menekşe ki çiçek kavramından kurtulduğu için var
Adam ki sevgi kavramından kaçtığı için mutlu
(…)”

agy s. 79

“(…)
Kim bulmuş ki yerini, kim ne anlamış sanki mutluluktan
(…)”

agy s. 81

“(…)
Karşınızda eylülün sesi
Ağustosa çekildi, eylülün sesi
Birazdan konuşacak
“Bu dünyada yaşamak can sıkıcı bir şeydir baylar.”

(…)

(…)
Hüzünler iç kamaştırıyor, aşklarsa niye yoksul
(…)

(…)

(…)
Bu dünyada can sıkıntısının bir başka anlamı var baylar.

(…)”

agy s.83

“(…)
Ben dediğim koskocaman bir oyuk
Koltuğun üstünde, aynadaki yansıda
Bir oyuk! sofada, mutfakta, yatağımda
(…)

(…)
Gittiği yeri bilmeyen böcekler gibiyim
(…)”

agy s. 86

“(…)

2

Yalnızken ve senden bu kadar uzakta
Öyle soğuk, öyle anlamsız ki her şey
Sevilen bir insan yüzünde ne yoksa.

3

(…)
Farkındayım sessizliğe ve
Sonsuzluğa çağrıldığımın.

(…)

5

Yağmur yağmur yağmur
Uçsuz bucaksız bir deniz
Anısız, sonrasız, bizbizeyiz
Devinimsiz bir yüz gibi terlemekte zaman.

6

– Kim söyler caz şarkılarını en iyi
– Zenciler, zenciler
– Ama sen beyazsın ne haber
– Benim de kapkara yaptılar içimi.

(…)

8

Tanrının düşüyüz, dedi, o yaşlı adam
Bizi unutunca ölüyüz
Basbayağı bir ölü
(…)

11

Şimdi bu durulukta bu saydam
Hiçbir anlam içermeyen bu
Gökyüzü ormanında
Varoluşun o garip hüznü.

(…)”

agy s. 95-98

“(…)
Gözyaşlarım bile
Gülüşlerimle örtülü.

(…)”

agy s. 103

“(…)

Konuşuyorum kendi kendime odamda
Bir portakal suyu iç, ya da içme, ne yaparsan yap
Yalnızlık sensin.

Bir giden, bir dönen, sonra yeniden giden
Şiire dönüşen bir yalnızlıksa bu da
Bir sen varsın, ordasın, kısık sesli yalnızlık
(…)”

agy s. 104

Kargakara
1978 Ankara doğumlu, felsefe mezunu, öğretmenlik yapan başarısız bir yazar. Kendi blogumda da meraklısına bir şeyler paylaşıyorum.
http://bariskahraman78.wordpress.com

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.