X
“Merhaba” dedi kadın. Bense ‘merhaba’ diye karşılık verdim şaşkın şaşkın. Benimle aynı yaşlarda oldukça güzel kumral bir kızdı. Kıyafeti de oldukça seksiydi,yakasını iki düğme açtığı beyaz bir gömlek ve dizinin üstünde kalan kot etek giymişti.Bunlar bu underground bara göre bile fazla dekolteydi.Böyle güzel bir kızın durup dururken benim yanıma gelip selam vermesi beni fena halde şaşırtmıştı.Aylardır cumartesi günleri iş çıkışında bu bara gelip kafamı dağıtmak için bir köşede birkaç bira içiyor;sonra da kimseyle bir şey konuşmadan evimin yolunu tutuyordum. Nihayet evde birkaç bira daha içip televizyon seyrederek geceyi sonlandırıyordum. Hayatımı değiştirecek bir mucize beklemeyi de çoktan bırakmıştım. Şimdiyse tanımadığım bu güzel kız karşıma dikilmiş “merhaba” diyordu.Gerçekten şaşkındım.
Bar o akşam da her cumartesi olduğu gibi tıka basa dolu ve renkli lambaların loş ışıklarına rağmen karanlıktı.Havalandırmanın yetersiz kaldığı sigara dumanı sisinde herşey ve herkes kişiliğini yitiriyordu sanki.Ben de zaten bu bara biraz olsun düşüncelerimden kurtulup yok olmaya geliyordum .Sahnedeki grubun çaldığı gürültülü rock müzik yüzünden doğru düzgün konuşmak mümkün değildi. “Çok tuhaf görünüyorsun.” dedi kız kulağıma yaklaşıp sesini yükselterek. Dikkatle süzdüm kadını. O kadar samimi bir tavrı vardı ki önceden tanıyormuş hissine kapıldım bir an. Gülümseyişi, bakışları hiç yabancı gelmiyor gibiydi. “Neden?” diye sordum kulağına doğru eğilerek.Bu sırada kadını parfümünün tanıdık ve etkileyici kokusunu duydum burnumda. Daha önce bir yerlerde duymuş olmalıydım bu kokuyu. Koku da en az kendisi kadar sevecendi. “Giysilerin” dedi “Hiç buraya uygun değiller.” Siyah takım elbiseme baktım;sanki ne giydiğimin farkında değilmiş gibi.Etrafta takım elbiseli kimse yoktu gerçekten.Herkes spor giyinmişti.Bu kadar dikkat çekici olduğumu düşünmek canımı sıktı.İçimden bundan sonra işten çıkarken üstümdekileri değiştirip öyle gelmeyi geçirdim.Ama takım elbiseyi ne yapacaktım?Çantaya felan koysam kırışırdı.Özel çantasını da yanımda taşıyamazdım ya.Sonra “neler düşünüyorum ben” diyerek silkelendim, “boş versene” “Şey…İşten geliyorum da.’ dedim.Kız bilgiç bilgiç gülümsedi. “Demek her cumartesi işten çıkıp soluğu burada alıyorsun.” dedi.Demek önceden beri beni izliyordu. Belki defalarca göz göze gelmiştik, belki bu yüzden tanıdık geliyordu. Ne diyeceğimi bilemediğim zamanlarda yaptığım şeyi yapıp ceketimin iç cebindeki sigara paketine uzandım. “Evet.”dedim sonunda “O kadar dikkat çekiyorum demek.” “En azından benim dikkatimi.”dedi kadın çocuksu bir edayla “Belki üç aydır her cumartesi akşamı görüyorum seni.Adım Melike.ya seninki?”
-Benimki de Tahir
Bir sigara kıza uzattım, bir sigara da kendim alıp yaktım sigaraları. Teşekkür etti.
Ondan sonrası bir Bukowski hikayesi gibi içki güdümünde kendiliğinden gelişti. Ne kadar bira içtik bilmiyorum, ya da ne zaman öpüşmeye başladık. Birbirimiz hakkında bir şey de konuşmadık, aslında konuştuk mu onu da hatırlamıyorum. O bir kadındı ben de bir erkek, bütün ilgimiz bundan ibaretti sanki ve bedenlerimiz kelimeye ihtiyaç duymuyordu. Onu eve davet ettiğimi de hatırlamıyorum. Sabaha doğru bar kapanırken beraber çıkmış ve taksiye binip evime gelmiştik hepsi bu.
Seviştikten sonra yatakta kan ter içinde yığılıp kalmıştık.Uzun zamandır yani Rüya’dan beri hiçbir kadınla değil sevişmek elele tutuşmamıştım bile.Ama şimdi birkaç saat önce tanıştığım bir kızla yatağımda çırılçıplaktım.(…) Uzun kestane rengi saçları yastığa yayılmıştı.Pencereden giren dolunay ışığının altında çıplak bedeni fildişindenmiş gibi bembeyazdı.Bu kız kesinlikle bu güne değin seviştiğim en güzel kadındı. “ Uzun zamandır bir kadına dokunmamıştım.”diye itirafta bulundum. Hep gülümsüyordu ve gülümsediğinde gözleri ve dişleri parlıyordu sanki. “Senin gibi yakışıklı birinin uzun zaman abaza kaldığına inanmıyorum.”dedi. “Yakışıklı mı?Genelde kadınlar beni itici bulur.’dedim. Benimle dalga mı geçiyordu yoksa. Küçük beyaz elleri esmer tenimde gezinirken daha bir beyaz benim kara ellerim onun beyaz teninde daha bir karaydı sanki. Kendimi beyaz mermer üzerindeki bir örümcek gibi hissettim.”İlk bakışta soğuk birine benziyorsun ama itici olduğun söylenemez.Seni çekici bulmasaydım burada seninle olmazdım.” dedi. “Soğuk da laf mı?” dedim içimden “ömrü hayatım boyunca insanlardan korkarak yaşadım ben.” Bunca iltifat rahatsız etmişti beni.Çocukluğundan beri kendini silik biri olarak gören benim için çok fazlaydı bunca iltifat ve bir çocuk gibi şımardığımı hissettiğim için kendime de kızmaya başlamıştım. Vasati bir cinsel ilişkiden sonra ben dahil tanıdığım bütün erkeklerde olurdu bu birlikte olduğu kadına unutamayacağı bir anı yaşattığı heyecanı. Sağolsun kadınlar da genelde erkeğin böyle hissetmesi için bir iki lakırdı ederler. Halbuki kadın yada erkek eli kolu tutan, sağlıklı bütün hayvanlar dürtüleri uyanınca benzer şeyleri az çok aynı şekilde becerip durmaktadır asırlardır. Evet, aynı yatakta yatan bir kadın ve erkek birbirine hissetmese de güzel şeyler söyleyebilirler ama fazla abartınca inandırıcılığını hepten yitiriyordu bu sözler. Ayrıca bir erkek olarak iltifat etmesi gereken bendim.Doğrulup yatağın kenarına oturdum. “Ne oldu?” dedi şüpheyle.
-Yok bir şey.Bir sigara içeceğim.
-Bana da versene.
Yerden sigara paketini aldım.Yalnızca iki tane kalmıştı. “Şanslıyız” diye mırıldandım “iki sigara kalmış.”Sigaraları yaktım.‘Sevgilin var mı?’ diye sordum. “Evet” dedi hiç tereddüt etmeden. “O zaman…” diye söze girecek oldum .Sonra boş verdim.Ama o kendini bu duruma dair bir şeyler söylemek zorunda hissetti sanırım: “Ama sen de istersen ben artık senin sevgilin olmak istiyorum.” dedi. “Beni tanımıyorsun ki.”dedim. (…) “Seni tanımak istiyorum.”diye fısıldadı kulağıma. “Ya sevgilin” dedim “Onu nasıl böyle kolayca silebiliyorsun.Ona karşı hiçbir şey hissetmiyorsun galiba” Böyle demiştim çünkü Ece de beni o herifle terk edip gittiğinde kendimi nasıl bir paçavra gibi hissettiğimi hatırlıyordum.Şimdi benim yüzünden bir başkasının öyle hissetmesini istemezdim. “Onu iki yıldır görmedim” dedi “Bu arada başka erkekler de hep oldu hayatımda;bir gecelik ilişkiler.Ama senin sevgilim olmanı istiyorum.” Başını önüme doğru eğmiş gözlerimin içine bakıyordu acıklı mı sevecen mi anlayamadığım bir şekilde..
-İki senedir görüşmüyorsunuz, sen onu boyuna aldatıyorsun ve hala ondan sevgilim diye bahsediyorsun. Bu biraz garip değil mi?
-O başka bir şehirde ve mektuplaşıyoruz sadece.Daha doğrusu yalnızca o mektup gönderiyor.Ben ona cevap da yazmıyorum artık.
-Peki neden sevgilin olduğunu söylüyorsun?
-Çünkü o öyle düşünüyor.
-Anlamıyorum neden ona ondan ayrılmak istediğini söylemiyorsun.
“Bilmiyorum” deyip kendini sırtüstü yatağa bıraktı. “Eğer benden hoşlanmadıysan bunu açıkça söyle.Hemen şimdi çıkıp gidebilirim.”dedi.Her şeyi çok fazla sorguladığımı düşündüm. Güzel bir kızlayken bunun tadını çıkarmak yerine armutun sapının,incirin çekirdeğinin peşine düşmüştüm.Gerçi söylediklerinin iler tutar yanı yoktu ama ne fark ederdi inceldiği yerden kopsundu. Hem onun sevgilim olmasını ben de çok istiyordum.Sigaramı söndürüp ona sokuldum. “Kusura bakma.Böyle ani olaylara alışkın değilim.”dedim. (…) Belli belirsiz titrediğini hissettim.Yüzüne baktığımda gözyaşlarını gördüm. Neden ağladığını sordum. “Bana güvenmiyorsun.”dedi hıçkırarak “Oysa ben sana dürüst olmaya çalıştım yalnızca.” Ona daha yeni tanıştığımızdan, ona güvenmemi nasıl beklediğinden,bir gecelik ilişkiler yaşadığını kendisinin söylediğinden bahsetmedim. Yalnızca ona sarılıp saçlarını okşadım. İtiraf etmeliyim ki bu minyon düzgün vücutlu kızın kollarımın arasında ağlaması beni üzmek yerine tahrik ediyordu.O gece bir defa daha seviştik ve bu sefer ki daha güzeldi. Ece Ayhan’ın bahsettiği karaduygululuk bu olsa gerek.