Anasayfa > Books / Kargakara > Kurgu Sarmalı 12

Kurgu Sarmalı 12

XII

İşten çıkınca hiç adetim olmadığı üzere metroya binmek yerine Tandoğan’dan Kızılay’a doğru yürümeye başladım.Hava bir kış gününe oldukça sıcaktı;bahar havası gibiydi.Sokaklarda sokak lambalarının altında telaşlı bir kalabalık vardı.Sanki herkes kendini biran evvel evine atıp televizyon karşısına geçmek istiyordu.Normal zamanlarda ben de öyle yapardım.Ama neydi bu günü anormal kılan?Hayatıma bir kadının girebilecek olma ümidi mi?Hayatıma gerçekten bir kadın mı girecekti?Belki de Melike çoktan beni unutmuştu ve şimdi bir başkasıylaydı.Neden kendimi bulutların üzerinde hissediyordum ki sanki.Beri yandan belki de aradığım kadındı o.Beni bir zombi olmaktan kurtaracak kadındı belki .Böyle düşünceler içinde yürürken ayaklarım beni Sakarya Sokağı’na getirmişti.Bu akşam çok tedirgin hissediyordum kendimi;onu görecek miydim yoksa hayal kırıklığına mı uğrayacaktım.Derken attım kendimi bardan içeri.Bar tenhaydı.Daha önce hiç bu saatte,hafta içi gelmemiştim buraya.Böyle tenhayken bambaşka bir yer gibiydi .Etrafıma bakınırken bana gülerek bakan bir çift göz fark ettim:Melike’ydi.Ama yanında başka biri daha vardı;bir erkek.O da gülerek bana bakıyordu. Yanlarına gidip selam verdim.”Merhaba Tahir” dedi Melike sıcacık bir gülümsemeyle “otursana”

-Rahatsız etmeyeyim.

-Saçmalama Tahir.Ben de belki gelirsin diye sana bakıyordum.

Endişelerimin dağılmasından mutlu, ceketimi sandalyenin arkasına asıp oturdum.Demek o da beni bekliyordu.Melike karşısındakini işaret ederek “tanıştırayım” dedi “Ali ,benim eski okul arkadaşım” Ali de gülümseyerek elini uzattı;tokalaştık. Sivri yüzlü top sakalı uzun ince yapılıydı. “Memnun oldum” dedim

-Ben de memnun oldum.”

Melike elini elimin üzerine koydu. “Tahir benim yeni sevgilim.Hani demin bahsediyordum ya.”dedi.Ali “Gerçekten çok şanslı bir adamsın,Tahir” dedi gülümseyerek. “Neden?” diye sordum.Gülerek karşılık verdi Ali:“Bir de neden diye soruyor.Yıllardır bu kızın peşinden koşuyoruz ama sen gelip bir gecede hepimizin elinden kapıp gidiyorsun.Daha ne olsun.”Melike bana sarıldı bu lafın üzerine. “Asıl şanslı olan benim.Sevgilimin ne kadar yakışıklı olduğunu görmüyor musun?” dedi. “Görmez olur muyum?Birbirinize çok yakışmışsınız.’ dedi Ali. Bu garip konuşmadan sıkılmaya başlamıştım.Kendimi amcalara pipisini gösteren küçük çocuklar gibi hissediyordum.Ali denen bu herifin rahat tavırları ve Melike’nin onun yanında bana çocukmuşum gibi davranması can sıkıcıydı. Daha bu kadar samimi değildik. “Ben bir tuvalete gideyim” diyerek kalktım.Tuvaletteki aynada gördüğüm takım elbiseli,günlük tıraşlı,solgun derili,uykulu gözleriyle herkese benzeyen sıradan bir adamdım.Yüzümde karakteristik olan hiçbir şey yoktu.Kim takım elbise giyip tıraş olsa bana benzerdi herhalde.Zaten durmadan başkalarıyla karıştırılırdım. “Böyle sıradan bir yüzüm olacağına dikkat çekici şekilde çirkin olmayı tercih eder miydim?” diye çok düşünmüştüm bir aralar .Yüzümü yıkayıp tekrar aynaya baktım;değişen bir şey yoktu.Aynı uyuşuk ifadeyle karşı karşıyaydım.Tuvaletten çıkıp masaya giderken onlar gülerek konuşuyorlardı.Yoksa benimle dalga mı geçiyorlardı. Fakat bu evhamların ne gereği vardı şimdi.Ne kadar huylu bir adam olmuştum. Kimsenin bana karşı ard niyetli olduğunu gösteren bir şey yoktu ortada.Neden böyle paranoyalara kapılıyordum sanki.Uzun sürmüş yalnızlığım mı beni bu hale getirmişti; kendime ve kimseye güvenim kalmamıştı.Benim oturmamla Ali’nin kalkması bir oldu. “Ben artık kaçayım arkadaşlar.”diyerek önce Melike’yle tokalaştı.Sonra elini bana uzattı.Gayri ihtiyari “otursaydın” diyerek elini sıktım. “Sağ ol ama oturamam Tahir” dedi “Hem arkadaşlarla buluşacağım hem de siz çifte kumruları yalnız bırakayım.Tanıştığımıza çok sevindim.”

-Ben de.

-Görüşürüz Melike

-Görüşürüz Ali.Kendine iyi bak.

O gün tanıştığımız gecenin bir tekrarı gibi gelişti. Gecenin ilerleyen saatlerinde yine ter içinde yatağımda uzanıyorduk.Odada soluk sesinden ve duvar saatinin tik tak sesinden başka ses yoktu.Sessizliği ben bozdum: “Biz ne yapıyoruz Melike?” “Mutlu değil misin?” diye sordu dudaklarını bir çocuk gibi bükerek. Nasıl oluyordu da hem bu kadar dişi hem bu kadar çocuksu olabiliyordu bilmiyorum.

-Çok mutluyum ama çevrende o kadar erkek varken neden benimle olduğunu anlayamıyorum.Beni tanımıyorsun bile.

-Sevmek için tanımak şart mı?

-Belki haklısın ama benim anlayamadığım bende sevgilim olmak isteyecek kadar ne bulduğun.Yani beni aylarca izlemişsin.Bende o kadar dikkatini çeken şey neydi?
.
Yüzünde muzip bir gülümseyişle cevapladı:‘Çok yakışıklısın’

-Yapma sen de.İş yalnız yakışıklılıksa o barda benden çok daha yakışıklı tipler var. Yakışıklılığın kadınlar için bir şey ifade etmediğini bilecek kadar büyüdüm artık.

Aniden düşünceli bir yüz ifadesi takınarak üzerime çıktı, gözlerimin içine baktı:“Çünkü neden bu kadar yalnız olduğunu ve neden böyle acı çektiğini merak ediyorum.Gözlerinde öyle bir acı var ki sanki bütün dünyayı sırtında taşıyormuş gibi görünüyorsun.Bu halin seni diğerlerinden farklı kılıyor ve nedense beni sana çekiyor. ”

Kendimi tuhaf hissettim.Bunlar güzel sözler miydi yoksa bir hilkat garibesini ilginç bulan birinin sözleri mi?Belki bu hilkat garibesi bir süre sonra ilginçliğini yitirip çöpe atılacaktı.Sözlerine devam ederken elleri de göğsümde geziniyordu:“Neden bu kadar tedirginsin.Nedir seni bu denli korkutan.”

-Bilmiyorum.Bir sevgilim olmayalı çok uzun zaman oldu.

-Benden mi korkuyorsun?

-Hayır.Hayal kırıklığına uğramaktan korkuyorum.

Güldü. “Yanlış anlama ama senin gibi bir erkekle daha önce karşılaşmamıştım.”

-Neden?

-Çünkü bugüne kadar hep bir gece de olsa benimle olmak isteyen erkeklerle beraberdim.Oysa sen sürekli bir şeyleri sorgulayıp duruyorsun ve yaşadığın anın tadını çıkaramıyorsun.

“Doğru.Çünkü ben anlarda yaşayan insanlardan biri değilim.’dedim ve sustum.Hep başı ve sonu olan bir hikaye gibi bütünlüğü olan bir hayatım olsun istemiştim.Ama umduğum yada yaratmaya çalıştığım sonun ne olduğunu kendim de bilmiyordum.

-Aslında haklısın.İnsan yalnızca anı yaşamamalı.Artık ben de anı yaşamaktan yoruldum ve gerçek bir ilişki yaşamak istiyorum.İşte bu yüzden seninleyim.Seninleyken içimi tuhaf bir huzur kaplıyor.

Belki de ilk kez durgunluğum yada sıkıcılığım bir kadın karşısında işe yarıyordu eğer yalan söylemiyorsa.Oysa bir çok kız da beni bu yüzden terk etmişti. Yeter artık.Geçmiş artık geride kalmıştı ve her şeyi oluruna bırakmanın zamanı gelmişti.İşte güzel ve sevecen bir kadın kendini her şeyiyle bana teslim etmişti.Yatağımda çırılçıplak ve sıcacıktı.Yalnız ve uzun gecelerimi unutturuyordu bana.Terli bedenini okşamaya başladım. Gözlerini kapayıp kendini bana bıraktı.Çok güzel kadife gibi bir teni vardı ve çok güzel kokuyordu, tanıdık, çocukluktan kalma neye ait olduğu hatırlanamayan bir şey gibi “Seni seviyorum” diye fısıldadı. Ne zamandır duymamıştım bu cümleyi. “Ben de seni seviyorum.”dedim.

‘Seninle sevişirken herşeyi unutuyorum.Bu dünyanın en güzel şeyi.’

‘Bence de.’

‘Sen benim hayatımın erkeğisin.Sonsuza kadar senin kadının olmak istiyorum.’

Vs vs vs…

Barış K.

Kargakara
1978 Ankara doğumlu, felsefe mezunu, öğretmenlik yapan başarısız bir yazar. Kendi blogumda da meraklısına bir şeyler paylaşıyorum.
http://bariskahraman78.wordpress.com

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.