SON
demiştim büyük bir mutlulukla. Çünkü artık ölümlerin ve ölülerin arasında gezinmekten yorulmuş; bunalmıştım . Yazının başından ayrılınca kafamda bu metinle ilgili cümlelerin gezinmesinden; metinle ilgili tasarıların sürekli kafamı meşgul etmesinden; nihayet artık sadece bu metni bitirme hayaliyle yaşamaktan sıkılmıştım. Bu yüzden ‘son’ deyince rahatlamıştım. Dört ay önce başladığım yazı bitmişti ve ben de artık yazmaya ayırıp başka şeylerden boyuna kıstığım zamanıma yeniden kavuşmuştum nihayet. Dediğim gibi dışarda gezerken, arkadaşlarla vakit geçirirken bu metin olmayacaktı artık kafamda; yazmaya ayırdığım vakti çoğaltmak için ara verdiğim ya da en aza indirdiğim kitap okumak; film izlemek faaliyetlerime geri dönecektim. Ne var ki dün facebook’ta Alaattin Topçu’nun bir paylaşımını görünce metnin bu haliyle bitemeyeceğini; eksik kalacağını fark ettim. Çünkü bu paylaşımın da daha önce adını duymadığım bir Türk şairin intiharından bahsediyordu Topçu: Zafer Ekin Karabay’dan. İnternette Zafer Ekin hakkında biraz okuma yaptım. Sonuçta Nilgün Marmara’yı cinsiyetçiliğimle geçiştirmiştim ama Karabay’a ve şiirlerine yer vermemem kesinlikle bir eksiklik olacaktı. Böyle düşünürken üzerine bir de İlhami Çiçek’in farkına vardım. Biraz kuşkulu görünse de onun ölümünün de intihar olma olasılığı yüksekti ve anlaşılan metni burada bitirirsem bir değil Nilgün Marmara’yla birlikte üç müntehir Türk şair hakkında tek söz söylememiş olacaktım. Yani sözün kısası ek olarak onları ve şiirlerini gözden geçirmeden sona erdiremeyeceğim bu metni.
Barış K.
- 08. 2015