Romanlar, masallar, yaşanmış gerçek olaylar… Her birinin hitap ettiği bir kitle vardır elbette. Fakat bana öyle geliyor ki fantastik ve bilim kurgu romanları başlı başına ayrı bir dünya… Herkes sevmez, seven ise elinden bir daha bırakamaz. Çünkü hayal dünyamızda eşsiz bir maceraya çıkacağımızı biliriz…
Hal böyle iken sıkı okur hangi fantastik romanı, hangi yazarı iyi takip edeceğini bilir… Pierce Brown da kısa sürede sıkı takip edilmesi gereken yazarlardan biri haline gelmiştir.
Kızıl Yükseliş seri olarak devam eden romanın ilk kitabıdır. Günümüzden oldukça ileri giden Brown, insanları Kızıl Gezegen’e yani Mars’a taşımıştır. İnsanlar burada renklere göre sınıflandırılmaktadırlar. En üst seviyede altınlar, en alt seviye de ise kızıllar bulunmaktadır. Kızıllar madencileridirler. Çıkardıkları madene göre gelirleri olur. Yanlış anlaşılmasın, çalışmalarının karşılığı zenginlik, iyi yaşam ya da iyi eğitim değildir. Sadece biraz daha fazla yemek… Bir öncekinin kimseye yetmediğini de unutmayın lütfen!
Yer çekimi etkisinden ve hava koşullarından dolayı özel kıyafetlerle çalışırlar Kızıllar. Kızıl Yükseliş’in öncüsü olacak olan Darrow ve eşi Eo bir gün ufacık bir kaçamak yaparlar. İki genç aşık daha önce onlara gösterilmemiş ve yasaklanmış olan bölgeye girerler. Yeraltından farklı olarak burada yaşam vardır… Ancak genç aşıklar Mars askerleri tarafından yakalanır ve halkın önüne çıkarılır. Kızıllar’ın herbiri birbirini tanımaktadırlar. Dolayısıyla iki gencin sözde adalet sistemine maruz kalmaları kimsenin hoşuna gitmemiştir.
Eo, herşeyin farkında olan, eşi Darrow’dan daha farklı bir insandır. Gezegende yaşanan haksızlıklar, adaletsizlikler ve eşitsizlikler karşında artık susmamak gerektiğine inanır. Özgürlük, adaletin birileri tarafından şekillendirildiği ve ancak en üsttekilerin elde edebildiği bir haldedir bu gezegende. Gerçeklerin verdiği acı ile yargılandığı anı fırsat olarak gören fedakar Eo, yasak olan Ölüm Şarkısını söyler…