“Bizon
Dağlık, puslu, anlaşılmaz,
Sönmeye yüz tutmuş kor kızılı,
İri yarı, ağır aksak dolaşıyor başı boş
Yalnızlığında tükenmeyen bozkırının.
Silahlanmış alnını yukarı kaldırıyor. İçinde
Uyuklayan öfkesiyle bu çağlar öncesi boğada
Vahşi batının kızıl derililerini görüyorum
Ve Altamira’nın yitmiş insanlarını.
Sonra bakıyorum, izgesini yansıtan aynası
Beelk olan insanca zamanı yok sayıyor.
Ne zaman umrunda onun ne de geçmişten
Bugüne akan yaşamı, öylesi değişken ve boş.
Zaman dışı, sayıya vurulmayan, sıfır,
En sonuncu bizon bu ve ilki
A. N. A.”
Sonsuz Gül, Jorge Luis Borges, Çev: Ayşe Nihal Akbulut-Cevat Çapan, İletişim Yay., İstanbul, 2010, s. 19
“İntihar
Tek yıldız kalmayacak gecede.
Gece kalmayacak.
Ben ölürken dayanımaz evren de
tüm varlığıyla ölecek benimle,
Sileceğim piramitleri, madalyaları,
Kıtaları ve yüzleri.
Sileceğim geçmişin birikimini.
Toz edeceğim tarihi, tozu toz.
Son günbatımını seyrediyorum şimdi.
Son kuşu dinliyorum.
Kimseye hiçbir şey bırakmıyorum.
C. Ç.”
agy s. 20
“(…)
Ben, benim suskun dostlarım, salt unutuştan
Başka bir öç ya da bağışlanma olmadığını
Bilen kişiyim. (…)
(…)
Hiç kimse değilim ben. Kimseye kılıç çekmedim
Savaşta. Yankıyım, unutuşum, hiçliğim ben.
C. Ç.”
agy s. 23
“Önemsiz bir ozan
Hedef unutmaktır.
Daha önceden varmıştım.”
agy s. 25
“El Retiro Çiftliği
Zaman taşları olmayan bir satranç
Oynamakta avluda. (…)
(…) Dışarıda, bozkır
Fersah fersah savurmakta tozları ve düşleri.
(…)”
agy s. 26
“(…)
Zamana direnebilenler yalnızca
Zaman içinde yer almayanlardır.”
agy s. 27
“Proteus
Odysseus’un kürekçileri
Yorgun düşürmeden şarap renkli denizi
Seçebiliyorum akla sığmaz biçimlerini
Adı Proteus olan o tanrının.
Denizlerdeki sürülerin çobanı
Bilicilik yetisiyle donanmış
Birbirini tutmayan kehanetler örer
Bildiğini gizlemeyi yeğlerdi.
Üstüne çok geldiğinde insanlar
Oluverirdi bir aslan yada bir şenlik ateşi,
Ya da bir ağaç su boylarında gölge veren
Ya da suya karışıp yiten su.
Mısırlı Proteus şaşırtmasın seni
Sen ki tek bir adamken çoğulsun hem de.
A. N. A.”
agy s. 31
“(…) tek bir şey
Bile yoktur biçiminin benzersizliğini bilen.
(…)
(…) Belki de insanın yazgısı,
Kısa süren sevinçler ve uzayıp giden acılar,
Aracıdır Ötekinin. Görmezden geliriz;
Ona Tanrı adını vermenin hiç yararı yok bize.
(…)
Hangi yay fırlatmış olmalı bir ok
olan beni? hangi doruk acaba hedefi?
A. N. A.”
agy s. 35
“(…)
Uyumsuzluk pusudadır. Her atılan adım
Düşüş olabilir. Ağır kanlı tutsağıyım
Ben uyku sersemi bir zamanın,
Ne gün doğumu belli ne gün batımı.
Sürgit bir gece. Başkaları yok. Dizlerle
İşleyip yoğurmalıyım yavan evrenimi.
(…)
Şimdi bana kalan yalnız sarı renklerdir
Ve gözlerim yalnız karabasanlar için var.
A. N. A.”
agy s. 38
“(…)
Ve bu düşten önceki yarı aydınlıkta
Yalvardım adlarını bilmediğim tanrılarıma
Günlerime bir şey yada birini göndersinler diye.
Onlarda gönderdiler.Bir yudumdu atalarım
(…)
Oysa zamanın unutmadığı dizelerimde övdüğüm
O hayalet koruyucularından biri değildim.
(…)”
agy s. 40
“Ağıt
Geçmişten üç yüz gözümün önünden gitmiyor:
Biri Cladius’la konuşan Okeanos, bir başkası
Gün doğarken ve gün batarken acımasız
Ve duygu nedir bilmeyen Kuzey;
Üçüncüsü de ölüm, hepimizi alıp götüren
Akıp giden zamana verdiğimiz öteki ad.
Tarihte yaşanan ya da düşlenen
Dünlerin o halka özgü yükü
İşlediğim bir suç gibi eziyor beni.
(…)
(…) Kendi ölümümü
Düşünüyorum, kusursuz ölümümü,
Gömülecek kül kasesi ve gözyaşı olmayan.
C. Ç.”
agy s. 41
“(…)
Artık var olmayanlarım ben. (…)”
agy s. 42
“(…)
Üstümüzde bir yerde büyümekte gaddar tarih.
A. N. A.”
agy s. 44
“(…)
Kapkara çivilerle gerilmiş çarmıha
Yargıcın buyruğuyla, ama insanlar
Kuşaklar boyu yeryüzünde
Unutmayacak akan kanı ve yakarışları
Ve bir tepenin üstündeki en son üç adamı.
Büyülü bir kitap biliyorum altıgen yıldızlı
Talihin biçtiği ütr uykular ve uyanıklıkların
Bizi sürüklediği altmış dört yolu belirleyen.
Oyalanmak için uydurulmuş ne çok şey!
(…)
Yıldızları ilk gören Caldea.
(…)”
agy s. 50, 51
“(…) Ben körüm, bir şey de bilmiyorum. Ama
Gidilecek daha çok yol olduğunu ve her şeyin
Eşyanın sonsuzluğu olduğunu görüyorum. (…)”
agy s. 53