Anasayfa > Books / Kargakara > VARLIK VE ANLATI (5)

VARLIK VE ANLATI (5)

Atman ve Arkhe

Buna rağmen Upanişadlara dikkatle baktığımızda Atman’ın İlkçağ filozoflarının arkhe olarak düşündükleri çoğu şeyle özdeşleştirilebildiği görülür ve Atman da Arkhe gibi bütün diğer varlıkların kendisinden meydana geldiği özdür. Bu durum Çhandogya Upani-şaddaki şu sembolik anlatımda ifadesini bulmaktadır: “Sevgili oğlum, tıpkı çamurdan yapılmış türlü türlü cisimler gibi, cisimlerin adları değişik değişik ama gerçek tek, sadece ‘çamur’.”[1] Şimdi İlkçağ filozoflarının arkhe olarak gördükleri maddelere karşılık gelen Atman özdeşliklerine birkaç örnek verelim. Öncelikle arkhe problemini ilk ortaya atan ve böylece ilk filozof olduğu düşünülen Thales’in arkhesi olan suyla Atman’ın özdeşleştirilmesine birkaç örnek verelim ki ‘su’; Upanişadlarda Atmanla özdeşleştirilmesinin yanında başka açılardan da bu metindeki gerçekten çok önemli kavramlardan biridir. Öncelikle Brihadaranyaka Upanişaddan iki örnekle başlayalım:

“1. Başlangıçta hiçbir şey yoktu. Her şey ölümle, açlıkla örtülmüştü, çünkü açlık ölümdür. Sonra o düşündü: ‘Bir beden edineyim.’ Sonra o tapınmaya başladı. Bu tapınmadan su ortaya çıktı. ‘Tapınırken zevk aldım’ diye düşündü. O yüzden parlaklıkla ilgili olana Arka[2] denir. Parlaklıkla ilgili olana Arka dendiğini bilen mutlu olur.

  1. Su Arka’dır. Suyun sertleşen köpüğü yeryüzünü oluşturdu.”[3]

“Başlangıçta bu dünya sadece suydu. Su gerçeği yarattı, gerçek Brahma’dır.”[4]

“1. Sonra o Budila Aşvataraşvi’ye dedi ki: ‘Vaiyaghra-padya! Sen Atman’ı yüceltir misin?’ ‘Su kadar, sayın kral.’ ‘Evrensel ruh zengin olan senin yücelttiğin Atman’dır.’” (Çhandogya Upanişad).[5]

  1. Suyu Brahma olarak yücelten, tüm isteklerine kavuşur ve doyuma ulaşır. Suyu Brahma olarak yücelten, suyun yayıldığı sınırsız özgürlüğe sahip olur.” (Çhandogya Upani-şad).[6]

İmdi de Anaximandros’un arkhe olarak düşündüğü apeiron’ un (=sınırı olmayan, sonsuzluk) Upanişadlarda karşılığı olabilecek örnekler verelim:

“1. Sonra o Cana’ya dedi ki: ‘Şarkarakshya! Sen Atman’ı yüceltir misin?’ ‘Uzay kadar, sayın kral.’ ‘Evrensel ruh senin yücelttiğin Atman’dır’” (Çhandogya Upanişad).[7]

“Güneş ve ay, ışık, yıldızlar ve ateş hepsi boşluktadır. Boşluk sayesinde kişi seslenir, boşluk sayesinde duyar. Boşluk sayesinde cevap verir. ‘Boşluk’ta eğlenir veya eğlenmez. Kişi ‘boşluk’ta doğar ve boşluğa doğar. Boşluğu yücelt.

  1. Boşluğu Brahma olarak yücelten, geniş, parlak, sınırsız ve yaygın dünyalara kavuşur. Boşluğu Brahma olarak yücelten, boşluğun yayıldığı sınırsız özgürlüğe sahip olur” (Çhandogya Upani-şad).[8]

“Bu özden (Atman) boşluk doğar; boşluktan rüzgâr, rüzgârdan ateş, ateşten su, sudan toprak, topraktan bitkiler, bitkilerden yiyecek, yiyecekten meni, meniden insan (Purus-ha).” (Taittiriya Upani-şad).[9]

İmdi de Herakleitos’un arkhe olarak düşündüğü ateş ile Upa-nişadlarda Atman’ın özdeşleştirilmesine örnek verelim:

“1. Ateş (Tecas) sudan daha büyüktür. Havayı kavrar ve boşluğu ısıtır. Sonra insanlar ‘Çok sıcak, ortalığı kavuruyor, galiba yağmur yağacak’ derler. Ateş önce böyle görünür, sonra suya neden olur. Sonra göğü delen şimşekler, yıldırımlar gelir. O yüzden insanlar, ‘Gök gürlüyor, şimşekler çakıyor, galiba yağmur yağacak’ derler. Ateş önce böyle görünür, sonra su çıkar. Ateşi yücelt.

  1. Ateşi Brahma olarak yücelten, kendi hararetiyle hararete kavuşur, karanlıktan kurtulup parlayan dünyalara ulaşır. Ateşi Brahma olarak yücelten, ateşin yayıldığı sınırsız özgürlüğe sahip olur.” (Çhandogya Upanişad).[10]

“Sonra ev sahibinin ateşi (Garhapatya) ona öğretti: ‘Toprak, ateş, besin, güneş benim biçimlerimdir. Güneşte görünen beni; o gerçekten benim.’” (Çhandogya Upanişad).[11]

Empedokles’in arkhe olarak düşündüğü dört elementten biri olan toprağın Upanişadlarda Atman’la özdeşleştirilmesine bir örnek:

“1. Toprak bütün yaratıkların özüdür” (Brihadaranyaka Upa-nişad).[12]

Her ne kadar Atman doğa filozoflarının arkhe olarak kabul ettiği pek çok şeyle özdeşleştirilse de bunların en önemlisi soluktur (prana). Bunun böyle olduğu Upanişadlar’ın pek çok yerinde değişik biçimlerde ifade edilse de özellikle Çhandogya Upanişadda Atman’la özdeşleştirilen şeylerin hiyerarşik bir sıralaması yapılmış ve en üste de ‘soluk’ yerleştirilmiştir. Bu şeyler önemlerine göre aşağıdan yukarıya şu şekilde sıralanmıştır: İsim, söz (vaç), akıl (manas), niyet (samkalpa), düşünce (çita), derin düşünce (dhyana), anlama (vicnana), güç (bala), besin (anna), su (apas), ateş (tecas), boşluk (akaşa), hafıza (smara), umut (aşa) ve yaşam soluğu (prana). Lafı daha fazla uzatmadan Anaximenes’in arkhe olarak gördüğü ‘hava’ ve Upanişadlardaki ‘soluk’ (prana) kavramlarının dikkat çekici benzerliğini ele alalım. Çünkü belki yukarıdaki benzetmeler kimilerine zorlama gelebilirse de bu ikisi arasındaki benzerlik su götürmez derecede açıktır. Anaximenes, “Bir hava (soluk) olan ruhumuz -psykhe- bizi nasıl ayakta tutuyorsa, bunun gibi, bütün evreni (kosmos) de soluk ve hava sarıp tutar.” demiş ve böylece ruh kavramını da felsefeye kazandırmıştır. Burada ruh, insanın canlı vücudunu ayakta tutan, daha doğrusu bir arada tutan, onun cansız bir yığın olarak dağılmasını önleyen ‘şey’dir. Nasıl hava -soluk- olan ruh, insanın vücudunu cansız bir madde olarak dağılmaktan koruyorsa, bunun gibi hava da evrenin bütününü, onun düzenini ayakta tutan, canlı, canlandıran şey, etkin bir ilkedir. Anaximenes’e göre ayrıca hava, yoğunlaşma ve gevşemesi ile çeşitli nesnelere dönüşür: genişlemesi ve gevşemesiyle ateş olur; yoğunlaşmasıyla rüzgârlar, bulutlar meydana gelir; bulutlardan su, sudan toprak, yüksek yoğunlaşma derecesinde de taşlar meydana gelir.[13] İmdi de Upanişadlarda soluğun ne demek olduğunu örneklerle gözden geçirelim:

“Doğrusu soluk yukardadır (ut), solukla tüm evren yukarı kalkar.” (Brihadaranyaka Upanişad).[14]

“İç soluk, yaygın soluk, üst soluk, orta soluk; bunların hepsi de sadece soluktur (prana).” (Brihadaranyaka Upanişad).[15]

“23. Burada şu beyiti vermek gerek: ‘Güneş ondan doğar ve ondan batar. Aslında o Soluk’tan doğar Soluk’tan batar.’ (Brihada-ranyaka Upanişad).[16]

“Her şeyin içinde senin soluğunla (Prana) birlikte soluk alan senin özündür. Her şeyin içinde senin dış soluğunla (Apana) birlikte soluk alan senin özündür. Her şeyin içinde senin yaygın soluğunla (Vyana) birlikte soluk alan senin özündür. Her şeyin içinde senin üst soluğunla (Udana) birlikte soluk alan senin özündür. Her şeyin içindeki senin özündür.” (Brihadaranyaka Upanişad).[17]

“26. ‘Senin bedenin ve özün nerede barınır?’ ‘İç solukta (Pra-na).’ ‘İç soluk nerede barınır?’ ‘Dış solukta (Apana).’ ‘Dış soluk nerede barınır?’ ‘Yaygın solukta (Vyana).’ ‘Yaygın soluk nerede barınır?’ ‘Üst solukta (Udana).’ ‘Üst soluk nerede barınır?’ ‘Orta solukta (Samana).’” (Brihadaranyaka Upanişad).[18]

“1. Hava (Vayu) içine çekicidir. Bir ateş yansa hemen havaya karışır. Güneş battığında havaya karışır. Ay battığında havaya karışır.

  1. Su buharlaşınca hemen havaya karışır. Çünkü hava her şeyi içine çeker. Bu tanrısal alandır.
  2. Şimdi kişisel alana bakalım: Soluk (Prana) içine çekicidir. Kişi uyusa sözü hemen soluğa karışır. Gözü soluğa, kulağı soluğa, aklı soluğa karışır. Çünkü soluk her şeyi içine çeker.
  3. Doğrusu bu ikisi iki içeri çekicidir: Hava tanrılar içinde, soluk ise yaşamsal organlar içinde.” (Çhandogya Upanişad).[19]

“Nasıl tekerlek parmakları tekerleğin göbeğinde birleşirse, bunun gibi her şey yaşam soluğuna bağlıdır. Yaşam ancak bu solukla sürebilir. Yaşam soluğu hayat verir. O, bir canlıya yaşam verir.” (Çhandogya Upanişad).[20]

“Tanrılar iç solukla (Apana) soluk alıp verirler, insanlar ve hayvanlar da öyle.

Gerçekten iç soluk canlıların yaşamıdır ve bu yüzden ona her şeyin yaşamı denir.

Brahma’ya soluk olarak tapanlar tam bir yaşam süresine sahip olurlar.

Gerçekten de iç soluk canlıların yaşamıdır ve bu yüzden ona her şeyin yaşamıdır denir.” (Taittiriya Upanişad).[21]

“Çile doldurunca anladı ki Brahma soluktur (Prana). Gerçekten canlılar soluktan doğarlar, doğunca solukta yaşarlar, ölünce de soluk içinde yiterler.” (Taittiriya Upani-şad).[22]

“Tekerlek çemberinin çubuklara, çubukların tekerlek göbeğine bağlı olması gibi, varlıksal öğeler akılsal öğelere, akılsal öğeler de yaşam soluğuna (Prana) bağlıdır.” (Kauşi-taki Upanişad).[23]

“Nasıl tek olan hava içine girdiği her cismin şeklini alırsa, onun gibi her varlığın içindeki ruh da içine girdiği şeklin biçimini alır.” (Katha Upanişad).[24]

Bütün bu örneklerin dışında pek çok Upanişadda ‘soluğun’ bedendeki diğer tanrılardan(burada bedensel güçler anlamında) üstünlüğünü dile getiren bir kıssa anlatılır. Çhandogya, Kauşitaki, Praşna gibi Upanişadlarda tekrar eden bu kıssaya göre dil, göz, kulak, akıl gibi bedensel güçler hangisinin beden için daha elzem olduğunu anlamak için sırayla bir süreliğine bedeni terk ederler; soluk hariç hepsinin bedeni terk etmesi durumunda beden bir şekilde yaşamaya devam eder fakat soluk bir süre için bile bedeni terk etmeye kalkınca soluğun diğer bedensel güçlerden daha elzem olduğu anlaşılır.

İmdi bütün bu karşılaştırmaların antik felsefedeki arkhe ile Hinduizmdeki Atman kavramının benzerliklerini gözler önüne serdiğini düşünüyorum. Bu parantezi açarken amacım ne Upa-nişadların bir felsefe metni olduğunu kanıtlamak ne de doğa filozolarının meseleye felsefi yaklaşımlarını küçümsemektir. Bence bu benzerlikte ilginç olan antik felsefe döneminden çok daha eskilere dayanan bu metinlerin doğa filozoflarına ilham kaynağı olup olmadığıdır. Bana kalırsa, doğa filozofları o dönem çok önemli bir ticaret merkezi olan Eski Yunan’da bulunmaları dolayısıyla bu metinlerden haberdar olmuş olabilirler. Bu, felsefe tarihçilerine düşen bir araştırma konusudur. Lakin öyle olmasa bile, yani doğa filozofları bu metinlerle hiç karşılaşmamış dahi olsalar Upani-şadların bilgece ve sembolik bir anlatımla da olsa Batı felsefesinin bazı konularını bu denli kapsaması onları ciddi anlamda takdire şayan kılmaktadır.

[1]        Agy, s. 147.

[2]        ‘Arka’ kelimesi ile ‘arkhe’ kelimesi arasındaki ses benzerliği özellikle dikkat çekici.

[3]        Agy, s. 4.

[4]        Agy, s. 68.

[5]        Agy, s. 143.

[6]        Agy, s. 161.

[7]        Upanishadlar, s. 143.

[8]        Agy, s. 162.

[9]        Agy, s. 210.

[10]       Agy, s. 161,162.

[11]       Agy, s.131.

[12]       Agy, s. 82.

[13]       Macit Gökberk, Felsefe Tarihi, Remzi Kitabevi, Ankara 1998, s. 22,23.

[14]       Upanishadlar, s. 8.

[15]       Agy, s. 15.

[16]       Agy, s. 18.

[17]       Agy s. 36.

[18]       Agy, s. 46.

[19]       Agy, s. 126,123.

[20]       Agy, s. 163.

[21]       Agy, s. 211.

[22]       Agy, s. 216.

[23]       Upanishadlar, s. 238.

[24]       Agy, s. 257.

Kargakara
1978 Ankara doğumlu, felsefe mezunu, öğretmenlik yapan başarısız bir yazar. Kendi blogumda da meraklısına bir şeyler paylaşıyorum.
http://bariskahraman78.wordpress.com

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.