Anasayfa > Books / Kargakara > VARLIK VE ANLATI (6)

VARLIK VE ANLATI (6)

Artık ‘arkhe’ ve Atman’ın benzerliğinden bahsettiğimiz bu büyük parantezi kapatarak konumuza kaldığımız yerden devam edebiliriz. Hinduizmin, İbrahimi dinlerle benzerliklerinden bahsederken sanıldığının aksine monoteist özellikler barındırdığını söylüyorduk. Şimdi yine kaynak metnimiz Upanişadlarda bu monoteistik söylemleri izini sürmeye devam edelim:

“ ‘Size bir sorumuz daha olacak: Agni, Vayu, Aditya, Zaman, Soluk, Yiyecek, Brahma, Rudra, Vishnu; bazıları bunlardan birine, bazıları diğerine taparlar. Söyleyin bize, bunlardan hangisi en iyisidir?’

  1. ‘Doğrusu bunlar ölümsüz, cisimsiz, en yüce Brahma’nın çeşitli biçimleridir. Hangisini seçerseniz seçin mutlu olursunuz.’ Zaten boşuna, ‘Bu dünya sadece Brahma’dır’ dememişler. Kişi onun temel görünüşlerinden olan bu biçimleri düşünebilir, onlara tapabilir ya da vazgeçebilir.” (Maitri Upanişad)[1]

“Hakikat olana bilgeler birçok isim takar, ona Agni, Yama Matarishvan derler”(Rigveda 1.164.46).

İmdi Hinduizmin kutsal metinlerini de bir kenara bırakırsak Hinduizmin içinde klasik döneminde oluşmuş Şaktizm, Şaivizm ve Vişnaizm gibi tarikatlardan (mezhep) beri tek Tanrı’ya tapınıldığını görüyoruz. Neo Hinduizm döneminde bu durum iyice somut bir hal almıştır.[2] 1828 yılında Ram Mohan Roy tarafından Kalkutta’da kurulan “Brahmo Samaj” tek tanrılı bir yaklaşım geliştirmiş, şekille gösterilemez, mutlak ve tek bir Tanrı olduğunu belirtmiştir. 1875 yılında Dayananda tarafından Mumbai’de kurulan Arya Saman, Hinduizm’i sonraki olumsuz etkilerden, örneğin Purana’lardaki bozulmalardan, kurtarmayı istemiş, çok Tanrıcılığı ve Kast sistemini reddetmiştir.

Hinduizmdeki İbrahimi dinlere en yakın mezhep Vişnaizm-dir. Kutsal Kitapları, Bhagavad Gita (MÖ 300), Srimad Bhagava-tam, Ramayana, Mahabharatta, Veda’lar ayrıca on iki temel upani-şad ve bunlardan başka on üç Vaishnava upanişadıdır. Vişnaizm mezhebinin okullarından biri olan Hare Krishna tarikatı yüz sekiz upanişadı da kabul ettiğini söyler. Bhagavad Gita’da Tanrı Vişna, “Kulun ibadet ettiği uluhiyet veya form ne olursa olsun arzularını ben karşılarım”(Gita:7:21-22) demektedir. Vişnaizmde Avatar, yani Tanrı’nın dünyaya bedenlenerek gelmesi inancı vardır. İnsan ile Tanrı olan Vişnu (veya Krişna ya da Rama) arasında fark vardır. Mokşa yani kurtuluş, Krişna’nın saf bilinciyle kaplanmış olarak onun spiritüel mekânındaki sonsuz mutluluktur. Tanrı ile bir olmak/aynı olmak inancı Vişnaizm mezhebinde de vardır; yalnız kişi Tanrı’da tamamen yok olmaz, kendi ruhsal özellikleri Tanrı’nın ruhuyla tamamen karışmaz, denize atılan taş gibi Tanrısal bilinçle kaplanır, ancak özü ayrı kalır. Bu anlamda Tanrı ile ruhlar tamamen ayrıdır ve ayrı kalacaktır. Doğum-ölüm zincirinden kurtulan onun mekânında yaşamaya gidecektir. İnsan Tanrı özüne sahiptir, ilahidir, ama “Tanrı” değildir ve evren Brahman’ın tezahürüdür ama “aynısı” değildir. Yarı Tanrılar da Brahman’ın (Krişna) tezahürü değildir ama onun tarafından yaratılmışlardır. Birkaç Vişnu mezhebine göre madde gerçektir, yanılsama değidir. Vişnu mezheplerinin (Dvaita) kullandığı “Madde gerçektir” ifadesi, “madde” olgusunun da kozmosta yeri olduğunu ifade eder. Bu anlamda madde yanılsama değildir ancak kesinlikle ilüzyondur, maddeyi bedenle ve duyu organlarıyla olduğu gibi algılamak olanaksızdır. Bu anlamda her şey “ilüzyondur”. Tüm Vişnuların kutsal kitap olarak kabul ettiği Srimad Bhagavatam’da şöyle der:

“Tanrı tarafından yaratılan bir yanılgı sonucu, evren gerçek olmadığı halde gerçekmiş gibi görünür, tıpkı rüyada çektiğimiz acıların yalnızca hayalden ibaret olması gibi.” (Srimad Bhagavatam 10.14.22).

Tek bir “Tanrı” vardır, o da Krişna’dır (Vişnu’nun avatarı). Bundan başka bir de “üstün melekler” veya Tanrı’nın hizmetçileri olan varlıklar vardır, bunlara “yarı Tanrı” denir.

Hinduizmin çoğu mezhebinde İbrahimi dinlerdeki cennet ve cehennem olgusu olmamasının yanı sıra yalnız MS 1300 yıllarında Madhva’nın kurmuş olduğu Vişnaizm’in Dvaita inanışına göre ebedi lanetlenme olgusu vardır. Madhva’ya göre sonsuza kadar lanetlenecek, acı çekecek ve sonsuz cehenneme gidecek olan ruhlar (Tamo-Yogyas) vardır.

Hıristiyan teolojisinde Tanrı’nın İsa olarak yeryüzüne inmesi gibi MÖ 200-MS 400 yıllarındaki destanlarda, Hindu inancına göre Vişnu tanrısının, Krişna ve Rama olarak insan bedenine girdiği yazılmaktadır. Tıpkı Hıristiyan inancında Tanrı’nın İsa olarak in-sanın ilk günahının kefaretini ödemek için bedenlenmesi gibi Vişnu da evrensel düzenin (Dharma) bozulup, onun kurtarışına ihtiyaç duyulduğu zaman dünyada bedenlenmiştir (Avatar). Hin-duistik teolojide Tanrı Vişnu’ nun birçok bedenleşmesine Ramayana destanından birkaç örnek verilebilir: Rama, Hanuman ve Şita.

Hinduizm teolojisindeki Tanrı kavramıyla İbrahimi dinlerdeki Tanrı kavramı arasında da büyük benzerlikler vardır. Öyle ki bazı Hindu akımları en yüce Tanrı anlamına gelen Işvara’ya inanırlar. Bazıları da onu Deva olarak adlandırırlar. Onlar ayrıca bu kavramı Işvara ve insan arasında bulunan Tanrı, yarı Tanrı, Melek, göksel varlıklar veya Ruh olarak da kullanırlar. En üstün evrensel ruh anlamına gelen Brahma, Hinduizm’deki en önemli kavramlardan biridir.

Brahma, tasvir edilemeyen, her şeyi bilen, her şeye gücü yeten, bedensiz, cisimsiz, her yerde olan, ilk, sonsuz ve asıl olan, mutlak tükenmez güçtür. Başlangıcı ve sonu olmayan, tüm evrende var olduğu bilinen tüm kaynakları ve maddeleri, akla mantığa sığmayan ya da mantıklı olan her şeyi, sebepleriyle kapsayan güçtür.

Upanişadlardaki Tanrı’yla ilgili birçok ifade de İbrahimi dinlerdeki Tanrı anlayışıyla çok büyük benzerlik göstermektedir, hatta belki de denebilir ki neredeyse tıpatıp aynıdır:

“O başlangıçsız ve sonsuzdur: karışıklık içinde her şeyi yaratandır” (Şvetaşvatara Upanişad).[3]

“O her şeyi yaratandır, her şeyi bilendir, kendinden köken alandır.”(Şvetaşvatara Upanişad).[4] Bütün bunların yanı sıra Upanişadlarda hem bazı ifadeler üslubu bakımından Kuran’daki ifadelere çok benzer hem de bazı ifadeler İslam İlahiyatı öğretisine oldukça benzer söylemler içerir. Bunun içindir ki Dara Şükuh, Upanişadların Kuran’ın Vakıa Suresi’nde (77-78) geçen kutsal kitap olduğunu bile ileri sürmüştür.[5] Bu ifadelere birkaç örnek vermek gerekirse, “Bize her şeyden yakın olan bu Öz (Atman), oğul-dan, zenginlikten ve her şeyden daha değerlidir”[6] ifadesi Kuran’daki Kaf Suresi’nin 16. ayetindeki ifadeye[7] anlamca çok yakındır. “İnsanlar tarladaki ürün gibi yok olup onlar gibi yeniden hayat buluyorlar”[8] ifadesi yine Kuran’daki “Rüzgârları gönderip bir bulut kaldıran da Allah’dır. Derken biz o (bulutu) ölmüş bir beldeye sevketmişizdir. Böylece yeryüzüne ölümünden sonra onunla hayat veririz. İşte o dirilme de böyledir”[9] ifadesine benzemektedir. Şu ifade de Upanişadlardaki Kuran’daki pek çok ifadeye hem anlam hem de biçim olarak benzeyen başka çarpıcı bir örnektir: “Her yerde gözü olan, her yerde yüzü olan, her yerde kolu olan, her yerde ayağı olan Tek Tanrı, göğü ve yeri yaratarak her şeyi elleriyle, kanatlarıyla birlikte kurdu.” (Şvetaşvatara Upanişad).[10] Yine buna benzer bir şekilde Şvetaşvatara Upanişadda şöyle denmektedir: “Onun bir varlığa getireni, amili efendisi yoktur.”[11] Maitri Upani-şadda yer alan şu ifadede de İslam inancında Allah’ın 99 ismi (El Esmâ ül Hüsnâ) olarak bilinen ve Allah’ı anmak için kullanılan isimlerin pek çoğunun geçtiğini görüyoruz: “Atman doğrusu İşana’dır (Efendi[12]), Şambhu (Lütufkâr[13]), Bhava (Varlık[14]), Rudra (Korkunç[15]), Pracapati (Yaratılışın Efendisi[16]), Vişvasric (Her Şeyin Yaratıcısı[17]), Hiranyagarbha (Altın Tohum), Satya (Gerçek[18]), Prana (Yaşam[19]), Hamsa (Ruh), Şastri (Öğreten[20]), Vishnu (Kaplayan), Narayana, Arka (Parlayan[21]), Savitri (Canlandıran[22]), Dhatri (Yaratıcı[23]), Vidhatri (Takdir Edici[24]), Samrac (Hükümdar[25]), İndra, İndu’dur (Ay).”

[1]        Agy, s. 322, 323.

[2]        Batı’daki hâkim Hinduizm algısı olan neo-Hinduizm aslında Hindu mezheplerinden Smartizmi imlemektedir. Smartalar tüm tezahürlerin Brahma’dan ortaya çıktığını kabul ederek Advaita (ikiliksizlik) felsefesini izlerler. Kişisel Tanrılar Brahma’nın farklı adlardaki görünümleridir.

[3]        Upanishadlar, s. 287.

[4]        Agy, s. 290.

[5]        Agy, s. Xiv.

[6]        Agy, s. 11.

[7]        “Andolsun insanı biz yarattık ve nefsinin kendisine fısıldadıklarını biliriz. Ve biz ona şah damarından daha yakınız.” Elmalılı M. Hamdi Yazır, Kuran-ı Kerim Meali, Cuma Yayınları, İstanbul 2006, s. 378. Bu metinde Kuran’dan yapacağım alıntılarda Elmalılı’nın bu mealinden faydalanacağım için bundan sonra sadece sure ismi ve ayet numarası vermekle yetineceğim.

[8]        Upanishadlar, s. 246.

[9]        Fatır 9.

[10]       Upanishadlar, s. 280; Rigveda X, 81, 3; Vacasaneyi Samhita 17,19; Athar-vaveda 13, 2, 26.

[11]       Agy, s. 289.

[12]       “Buyruğu yürüyen, sözü geçen kimse” anlamında Allah’ın adlarından ‘Muktedir’(iktidar sahibi) ile benzeştirebiliriz.

[13]       Berr (İyilik Kaynağı).

[14]       Müteali (Yüce Varlık).

[15]       Allah’ın korkunç olan adlarına birkaç örnek: Celîl (Hiddetiyle de Yüce); Hâfıd (Perişan Eden); Kahhâr (Kahreden); Müntakim (İntikam Alan); Müzil (Zillet Veren).

16-17   Allah’ın bu anlamlara gelebilecek adları: Bâri (Yaratan): Mübdî’ (Varlık Veren).

[18]       Hakk (Gerçek, Hakikat).

[19]       Hayy (Hayatın Tek Kaynağı).

[20]       Reşîd (Doğru Yola Eriştiren).

[21]       Nûr (Nur, Işık).

[22]       Muhyî (Dirilten).

[23]       Hâlik (Yaratıcı).

[24]       Şekûr (Teşekkür Eden).

[25]       Melik (Hükümdar).

Kargakara
1978 Ankara doğumlu, felsefe mezunu, öğretmenlik yapan başarısız bir yazar. Kendi blogumda da meraklısına bir şeyler paylaşıyorum.
http://bariskahraman78.wordpress.com

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.