Anasayfa > Books / Kargakara > Yeraltı, Erhan Küçük

Yeraltı, Erhan Küçük

"(...)

Kimsesiz bir hikayeydim okunmaya değmiyordu
(...)
Adı rengi unutulmuşluğun
Çocuklarım gibiydi, (...)

(...)

Yalnızlık gürültülüydü
Susmak için iki kişi gerekiyordu"

Yeraltı, Erhan Küçük, Bencekitap, Ankara, 2013, s. 9

"iskarpin

Sokaktan geçenler var görülüyor
Cep aynası alanlar, bütün gün kendilerini bir yerlerde unutanlar
Kitap okuyanlar, balık tutanlar, simit satanlar
Toplu bir ayin gibi sıkıntının gölünde
Oradalar, buradalar ve durmadan karışan
(...)"

agy s. 10

"(...) değiştirdin
Okyanusa bakmanın yoruculuğunu
Çöle bakmanın dinginliğine

(...)

(...)
Oysaki bir düşme biçimidir görmek
Günü ve getirdiklerini

Aşk dedi, kanaat önderidir intiharların
Bir uzlaşma biçimidir yalnızlık
(...)"

agy s. 14, 15

"(...)
Kurulmayı unutmuş eski bir saattim
İşte buna içilir diyen bir memurun
Yandan görünüşüydü
Polisteki resmim"

agy s. 17

"(...)
Ne uzağındaydım kendimin ne yakınında
(...)
kendimi unutmuş biriydim o zamanlar

(...)

Renklerini soldurmaktan geliyordu adam
Bana mı benziyordu bir mezara mı?
(...)"

agy s. 19, 22

"(...)
Ve duvarda eski bir yazı
-güzel günler gömeceğiz yazıyor"

agy s. 23

"(...)
Yani ben,
Bir takım adamların anladığıyım hayattan
Anlayınca meyhaneye gittikleri..."

agy s. 24

"(...)
Kazırsak bulabiliriz belki yeryüzünde
Eski çağlardan kalma antika bir dokunulmamışlığı

(...)
Hiçbir düğmeyi açmaya heves etmemişse çocuklar
Ellerini yıkamakla doyururlar şehvetlerini
(...)"

agy s. 26

"(...)
İşte en nihayetinde insanız
Öldükçe ağlıyoruz yalnızlığımızı
(...)
Hep aynı uçurumun telaşında
Bir ağrının en şiddetli yerinden geliyorum
Başka bir ağrının en şiddetli yerine gidiyorum

Öfkeli anlıyorlar beni ve huysuz
Konuştukça bir daha öldürüyorlar
(...)"

agy s. 31, 32

"(...)
Yani durmaksızın yoldasınız ve alçalıyor dünya durmadan

(...)

(...)
'neredeyse' kadınlar sevdim,
(...)
Ben işte böyle böyle öğrendim yalnızlığı

Sonra gemiler ve limanlar bir bir batmayı anlattı durdu bize
Geçmiş bir anı bekleyip duranlar, konuşamayanlar

(...)"

agy s. 38, 39

"(...)
Diyelim bir roman okusan hatta yazsan onu
Neyi değiştirecektir bu (...)"

agy s. 41

"(...)
Ordalar buradalar kendilerini her yerde unutanlar

(...)

Hiç işimiz düşmez ya cep aynası satanlara
Öyle usulca karanlıkta daha koyusudur hep
Beklediğimiz, durmaksızın beklediğimiz

III.

Olsa ya renklerden aklı karışmış bir adam
Uzun süren yolculukların yorgunluğu
Belki tavan arası habersiz ölülerin
Durgun bir göl gibiyken gözleri kimsesizliğin
Ne kadar artırılırsa o kadar sıkıldığımız
Terazi ölçüleriyle saat kaç
Bizi şimdi burada mühürleyen kıskaç
Değiliz, bildiğiniz gibi değiliz
Rayına batan trenleriz durmadan

(...)
(...) mutluyuz biri olmamaktan
(...)
Olsa ya renklerden aklı karışmış bir adam
Bir rakıya durmadan ama durmadan karışan

(...)

'Yalnızsam bu iyi oluyor ve gülüyorum arada' diyor;
(...)
Gülüyor bazen ara vererek kendime diyor
Hiç olmayan kadınların ellerini tutmaktan
Aklı karışan bir kimsesizim

(...)

Bir adam en çok olmamışlığına benzer
Gençse bir kadın sevmişliğine benzer
Ölüme yakınsa yani çok konuşuyorsa
Suskunluğuna, mutluysa yani yalnızsa
Anahtarını kaybetmenin muhteşemliğini
Bir türlü anlayamayan bir kadına benzer
Bir adam en çok olmamışlığına benzer
Sadece mektuplardan tanıdığı hamlığına elmaların
Rüyalarında görmüş ve söylemiştir

İşte oralarda, o rüya ağacının altında
Beklemeye benzer ki, beklemekte
Bir tür olmamışlıktır...

(...)

Bir insan kaç kere ölür, ölür saat kaça kadar
Ki, ağustossa, bir suysa, eklem yeriyse ya da
Sızlamaz mı zamanın kemikleri
Erken gelmeye ya da geç kalmaya

Kim gider peki peşinden
Peşinden kim gider ki
Çağrılmamışlığa...

VI.

Yüzü görünse bir Ankara mı?
Puslu mu siyah mı bir martı mı denizsiz
Bıçağa yaslandıkça İstanbul peşi sıra görünür
Her daim puslu bir manzara gibidir iç çekişi
Bir anlam kayması yüklenir yazıya
Gözleri ıslanır gözleri yağmur
(...)

Gelemem, gökyüzümde kış saçaklarımda buz
Şiirlerimde sokağa çıkma yasağı (...)
(...)
Söyleyemem, konuşamam, beklerim sadece
Seni değil gelmeyişini

(...)

(...)
Eski bir tanrıya taptım yeni bir inançsızlık buldum

Sonra yüzüm kayboldu bir duman gibi kayboldu
Sigara yaktım bir duman gibi kayboldu
(...) Seni düşündüm kayboldum
(...)
Ben zaten hiç bulunmam
Bir çivi batar konuşsam, kağıttan bir yelkenli gibi batar

(...)
Siz bakmayın, anlamayın
işinden dönen bir Tanrı yorgunluğu var gözkapaklarımda
kendimi yarattım ve çürüğe çıkarttım
(...)
Zil seiydim tedirgin, çaldı çalacak
(...)"

agy s. 43-46, 48-52

"(...) Sarhoşluğu arayan bilge, merhaba!

(...)"

agy s. 55

"(...)
Ben bir düşünceyim sadece onlara kalsa
Gelişi güzel kurulmuş ve unutulmuş öpücüklerden
Bir düşünce işte o kadar
Bir taş kadar hareketliyim ancak
Bakarak hep bakarak
Bir baca dumanı gibi kıvrılıyor saçlarım
Sonra bir adam köşeden dönüyor onaylıyor onu sokak
Bense sek sek oynuyorum birkaç çocuk artığıyla
Bu da hüzünlü bir şeydir kendine göre
Eşyalarla kalınca tek başına
Başlayamaz hiçbir yerden yerleştirmeye kendini
O unutulmuşluklar hep çok yer kaplayacak
(...)

(...)

Aklına bir şeyler gelir, aklının bir köşesinde durusun
Ne zaman kayıp bir mektup görsen kendinden unutulursun
Bir anahtar gibi mesela dalgın ve başıboş
Kapısızlığını anlatır o sana
Gidilecek hiçbir yer olmadığını
İçin buz tutar, soğukluğu anlar bedenin
Yalnızlık derler yarın denilen şeye
Bir kıraathanenin sandalyeleri toplanır
Çay içemediğinle kalırsın"

agy s. 57, 58

"(...)
Yani düşünülürse büyük şeyler üzerine
Büyük şeyler de yok
(...)

(...)
Anlaşılır gibi değil insanın insana düşkünlüğü
(...)
Sen uzun süre koşacak adam değilsin
(...)"

agy s. 59

"(...)
Gemiler ha batmış ha batmamış
Bir çay içimlik dilimlemişim zamanı
(...)
Bir şeylere geç kalmanın tedirginliğini ve
Kırılan camlarını görmüşüm aynaların
Yüzüme benzetmişim aklımdan geçen her şeyi
Bir yerlerde sıkışmışım, açılmışım bir yerlerde
(...)
Geceyi hediye diye vermişler bana
(...)"

agy s. 60

"absürt

Bir şeyler okudum ve not aldım
(...)
Bir şeyler atıştırdım ve not aldım
Sessizliğim detone oldu
(...)"

agy s. 63

"varolsun 
esmer derili blues

'kalk ulan mezarından Can
şu yeşil paltoyu Deniz'e götür
üşümüştür'

Artık şair falan kalmadı
Sözcükler çürümekte
Binalar, bir krematoryumun
Dışardan görünüşü
(...)
Ama esmer derili blues kımıldadıkça
Damakta tadı, dur hemen söyleyeceğim
Bir şarap şişesinin açıldığı anda çıkan sesle
Bir sutyen kopçasının açıldığı anda çıkan sesle
Varolsun blues"

agy s. 64

"huzursuz

Artık bu saatten sonra hangi içkiyi içsem
Bir kere daha yalnız sürekli yalnız, tutarlı yalnız
(...)
Artık kaç kere anmak lazım, kaç kere uyanmak etmek
Her sabah biraz daha eksik, bir daha hatırlamak defterleri
(...)
(...) kime dönsem bir daha ben
(...)
Geceleşsem, beklendik bir şeydir bu
Derinleşen..."

agy s. 65
Kargakara
1978 Ankara doğumlu, felsefe mezunu, öğretmenlik yapan başarısız bir yazar. Kendi blogumda da meraklısına bir şeyler paylaşıyorum.
http://bariskahraman78.wordpress.com

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.