Yanlışlarımız ile var olduğumuz hayatımızda ne çok mükemmel insan arar olduk. Hiç bakıyor muyuz aynaya ‘biz tam mıyız, tamam mıyız?’ diye.. Kime ve neye göre tam olmalıyız ya da kim için mükemmel olmalıyız? Bu sorular aslında bizi bir kısır döngüye sürükler. Neden mi?
Çünkü kimse kendini sorgulamıyor, kimse kendi eksikliğini kabul etmiyor.
Günümüz yüzyılında ilişkiler kolaylıkla kurulup, kolaylıkla bitebiliyor. Belki de bunun sebebi kolay kusur bulur olduk. Sanırım özüne inememek mevzu. İlişkimiz kim ile olursa olsun özünde ne için kurulduğunu bilmeliyiz. İlişkiden kastım sevgili ya da flört ettiğiniz kişi değil sadece. İletişim halinde olduğumuz herkes. Tabii ki herkes ile arkadaşlık, dostluk kurulamadığı gibi herkes ile öze inip yaşamı paylaşamazsınız. İşte bu yüzden ilişkiler yüzeysel yaşanıyor ve insanlar birbirini kolay harcıyor.
Çoğu zaman insanları ihtiyacımız dahilinde yaşamımızda var ediyoruz. ‘Elimin altında dursun, yardıma ihtiyacım olduğu zaman ulaşılacak doğru insanlardan’ biridir mantığı güden insanlar çoktur yaşamımızda. Bu da şunu ortaya çıkarıyor, ‘beni, ben olduğum için sevenler var; bir de beni, kendisi için sevenler var’. Ne kadar iyi biri olursak olalım dürüst ya da samimi özünde bazı insanlar sizi kendisi için severler. Dikkat edin ilişkilerinize, dostlarınıza, arkadaşlarınıza hatta ailenize. Genelde iş bitirici, en zor durumu kolaylaştırıcı, sorunu çabuk çözen ve yardımsız başaracağına inanan biriyseniz ve elbette bunu tekrar tekrar her konuda çevrenizde deneyimlemiş ise sizden iyisi yoktur. Adeta bir can kurtaran simidi görevindesinizdir. İsteseniz de istemeseniz de bu sizin dışarıya karşı bir misyonunuz haline gelmiştir. Bunun bu duruma gelmesi sizin yardım severliliğiniz ve elbette hayır diyememenizden kaynaklıdır.
Aslında başlarda belki sizin de hoşunuza gitmiştir. Neden mi? Çünkü aranılan önemli biri konumundasınızdır. “O bilir, kesin halledersin, elinden geleceğine inanıyorum” sözleri sizi yüreklendirdiği gibi adeta bir gaz verme niteliği de taşımaktadır. Sizde iş bitirici, araştırmacı ve yardım etmeyi seven tarafınız ile o sorunu, olayı, durumu çözüyor ya da hallediyorsunuz. Bu durumun önceleri pek bir zararı yoktur. Çünkü sizin özünüz bu. Seviyorsunuz. Hem yardım etmeyi hem de içinizdeki başarma, halledebilme yeteneğini yaşamayı…
Ama tabii ki bu durum bir süre sonra kişinin kendini ruhen ya da bedenen kullanıldığı duygusunun sinyallerini veriyor. Çünkü fark ediyorsunuz ki sizi arayanlar sadece işleri düştüğü zaman arıyor ve sizi ruhen bedenen yoran işler yüklüyorlar. Bu durumun farkına vardığınız an, tepkileriniz artıyor ve kişilerin sizi yaşamında ne zaman aradığını ve ne kadar önemsediğini daha net görebiliyorsunuz. Tabiri caizse kör gözler açılıyor. İşte tam burada sizin için yaşamınızda bir dönüm noktası haline geliyor. Çünkü sizi siz olduğunuz için sevenler ile sizi kendisi için sevenleri ayırabiliyorsunuz. Bu ayrımda biraz canınız sıkılabilir hatta üzülebilirsiniz ama hatırlayın bir değişim, dönüşüm yaşarken tıpkı kabuk değiştiren canlılar gibi sancısız olmasını bekleyemezsiniz.
Aksine değişimin ardındaki dönüşümde daha güzel bir dünya kurmuş ve sizi siz olduğunuz için, gerçekten sevenler ile yaşam yolunuza devam etmeniz daha keyifli bir hal alacaktır.
Elbette bu durumun iyi bir tarafı var. Yani sizi kendisi için sevenler farkında olmadan sizin kişisel gelişiminizde büyük katkısı oluyor. Bilmediğiniz belki de fikrinizin bile olmadığı bir konuda bilgi sahibi hatta bilir kişi olmanızı bile sağlayabilir. Bunu da görmezden gelemeyiz.
Size tavsiyem gözleriniz hep açık olsun. İnsanlar sizi kim, ne için seviyor ve neden yaşamında yer veriyor buna dikkat edin. Sizden aldıkları ile size verdiklerinde bir denge olmasını önemseyin. Daima verirseniz emin olun siz, siz olmaktan çıkarsınız. Üstelik ne kadar çok bildiğimizin ya da başarabildiğimizin bir önemi yok. Önemli olan ne kadar sevildiğimiz ve saygı gördüğümüz….