“(…)
adam yalnızlıklar içinde
adam şaşkın
adam alt üst olmuş
(…)”
İlk Düşen Kırmızı, Ergün Yazıcı, Komşu Yay., İstanbul, 2015, s.7
“aşk içinde
duvara çarptığım ter
tadını soruyor benden
yorulmuş okşanmaktan
ürkek tüylerini saklamış ten
muzip aşk
aldırmıyor yaşama
ya yoksun yok oluş
ya varsın aşk içinde”
agy s. 11
“(…)
yoruldum
bütün aşklar
aşkımın üstüne düşüyor”
agy s. 13
“(…)
bir batık limandayız ki
haraptır sevdamız ağlıyoruz
savaş piyadeleri geçiyor
bozkırlardan
susamışlar boş mataralarına
ayçiçekleri dönerken yüzlerini
güneşin doğuşuna
toprak
her şeyden geri alıyor
verdiği canı yaprak yaprak
kuşlar sek sek oynayıp
çocuklar ağlıyor
antik bir kentin kıyısında
ölü insanların
bakışları batıyor insanlığımıza”
agy s. 15
“(…)
insanım işte etten kemikten
duygularımı hesaba katın
ya yürek
onu zaten gömdüm
bir kadın mezarına
ne ebruli düşlerdir ki hayatım
çalarlar beni benden
bir tapınağın gölgesinde
aslıdır tenim
coğrafyam belli değil
(…)”
agy s. 16
“çocukluğunla gel
bana çocukluğunla gel
soluklarını ver yüzüme
sıcaklığını taze süt kokularını
çocukluğun benim olsun
katıksız sevmelerin benim
ürkek bakışların örgülü saçların
ezik küpelerin
büyüklüğün felaketim
bana çocukluğunla gel
seni nasıl sever başkaları benim yerime
kıskanırım
kıskanırım da
bir şey yapamam hani
bana çocukluğunla gel
esrik bakışlarla tuttuğum yüzün
çiğ gülüşlerin şımarık ve hırçın”
agy s. 17
“(…)
bela ah
o korkunun ilmek attığı güçsüzlük
hani korkmazdık biz
kim demiş
çocuk korkar adam korkar
en çok da kadın korkar
kadın korkar
bir başına kalmaktan
bir başına eğilmiş
(…)”
agy s. 18
“diyarbakır’da
çay kaçak tütün kaçak
kaçak bakışlar atılır
taş avlulardan komşu kızlarına
şehirler kurulur
yaşlı kadınların örgülü saçlarına
kaçak şehir diyarbakır’da
(…)
çay kaçak tütün laçak
insanlar kaçak
sürek avı diyarbakır’da
öykülerin hası anlatılır geceleri
kurşunlara karşı duran eşkıya öyküleri
daha da büyür çocuklar dinlerken
her çocuk eşkıya olur kendince
yitik şehir diyarbakır’da”
agy s. 19
“(…)
yunus ya da mecnun
oturmuş mudur ki postuna
tekkesinde kaderin
(…)”
agy s. 21
“yürüdük
hrant’a
yürüdük sıvalı paçalarla
kan denizinde çocukların
farkında değildik
üstlerine titrerken
öldürdüğümüz çiçeklerin
vurduk vurulduk
marşlar söyleyip ağıtlar yaktık
ne şarkımız değişti
ne halkımız
ilahlarımız çoğaldı biz azaldık”
agy s. 52