Anasayfa > Books / Kargakara > Kurgu Sarmalı 18

Kurgu Sarmalı 18

XVIII

O günün akşam üstü Melike’yle beraber sahilde yürüdük .Çoğunlukla sessizdik.İkimiz de gergin ve düşünceliydik. “Buradan gidelim,Tahir” dedi “Sinirlerim çok gergin.Ankara’ya dönelim.Annemi de görmek istiyorum.” “Hayır,Melike gitmeyeceğiz.” dedim “Ankara’ya gidince bu heriften kurtulabilecek miyiz sanki.” Başını önüne eğip yürümeye devam etti. “Ve bu akşam yine o bara gideceğiz.”diye ekledim.Korkuyla durup bana baktı. “Hayır,Tahir.Onu tekrar görmek istemiyorum.” dedi

-Ama buna mecbursun.Er yada geç onunla yüzleşmeli ve bu meseleyi halletmeliyiz.

“Korkuyorum’ dedi Melike ve bana sarıldı. “İnşallah her şey yoluna girer.Seni çok seviyorum.”

Sahilden şehir merkezine yürüdük.Bara girdik.Çevrede Adnan yoktu.Ama geleceğini hissediyordum.Köşede bir masaya oturup birer bira istedik. “Senin başına bir şey gelmesinden korkuyorum.”dedi.Cevap vermedim.“Benim yüzümden böyle bir şey olursa kendimi çok suçlu hissederim.” diye devam etti.

-Hiçbir şey olmayacak.Merak etme.

Elimi tuttu.‘Bak, Tahir istersen ayrılabiliriz.’dedi.Bu teklif içimi burkuyordu. Melike’yi kaybetme korkusu ve Adnan karşısındaki korkum iç içe giriyordu.Ama kararımı vermiştim;savaşacak ve bu defa Ece’yi kaybettiği gibi kaybetmeyecektim ve bu dürüst bir oyun olacaktı.İki erkek bir kadın için savaşacaktık. Daha önce böyle saf bir durum yaşamamıştım.Bütün duyguları devlet ve toplumca denetlenen modern insan ben şimdi antik çağlardan beri hüküm süren bildik bir çekişmeyle karşı karşıyaydım.“Melike” dedim sakin ve güçlü görünmeye çalışarak “Bu sorunu aşacağız ve evleneceğiz.Çünkü biz birbirimizi seviyoruz ve kocan bile olsa bir psikopat öyle istiyor diye mutluluğumuzdan vazgeçemeyiz.Anlıyor musun?”Hayranlıkla bana baktı yada ben öyle sandım. “Haklısın sevgilim.”dedi “Seni neden sevdiğimi şimdi daha iyi anlıyorum.”Son defa öpüşüyormuşuz gibi uzun uzun öpüştük.İkimiz de hiçbir şey yokmuş gibi davranmaya çalışıyorduk ama kapıdan her gireni acaba Adnan mı diye baştan aşağı süzüyorduk

Bar giderek kalabalıklaşıyordu.Birkaç saat sonra iğne atılsa yere düşmeyecek hale gelmişti.Bu sırada biz de epey bira içmiş ve çakırkeyif olmuştuk.Melike kalkıp kalabalığın arasında dansetmeye başladı. Biramı yudumlayarak onu izlerken ilk tanıştığımızdan bu güne yaşadıklarımızı düşünüyordum.Ne kadar çılgın bir kadındı;bu durumda bile dansedip eğlenmeyi biliyordu,belki bu yüzden bu denli hayat dolu ve çekiciydi. “Belki hiçbir şey olmayacak” diye düşündüm .Belki bir daha Adnan’ı hiç görmeyecektik.

Böyle hayallere dalmışken yanımda birisinin dikildiğini hissettim.Dönüp bakınca Adnan’ın gülümseyen yüzüyle karşılaştım. Teklif beklemeden karşımdaki sandalyeye oturdu. “Çifte kumrular eğleniyor,öyle mi?” dedi gülerek.Melike’nin de onu fark ettiğini ve yüzünün düştüğünü görebiliyordum.Ne diyeceğim bilmez bir halde adamın yüzüne bakakalmıştım .Sakallarından ve ince yüzünde daha da belirginleşen parlak gözlerinden ve duruşundan ne kadar sakin ve güven dolu olduğu belliydi.Yüzünde hiçbir aşırı duygu belirtisi yoktu.Oysa ben içtiğim biralara rağmen öyle gergindim ki heyecandan beynim zonklamaya başlamıştı.Bu sırada Melike de masaya gelip yanımdaki sandalyeye oturdu. “Merhaba Melike” dedi Adnan “Görüşmeyeli çok uzun zaman oldu,öyle değil mi?” Melike soğukça “merhaba” diye karşılık verdi. Sonunda söyleyecek bir şey bulabildim: “Bizi rahat bırakmanı istiyoruz.”Adnan sigarasından yavaşça bir nefes çekti;sonra elindeki şarap kadehinden bir yudum aldı.‘Ben’ dedi sakince “Yalnızca hakkımı almak istiyorum,arkadaşım.Sevgili karımı geri istiyorum.Hepsi bu. Amacım kimseyi rahatsız etmek değil” Heyecandan sesim titreyerek konuştum: “Melike kanunen senin karın olabilir ama beni seviyor;seni değil.Bunu anlamıyor musun?” “Bak,arkadaşım” dedi “Ben kanundan felan bahsetmiyorum.Söylediğim şey şu:O benim karım ve her zaman da öyle kalacak.Sen bunu anlayabiliyor musun?” Melike araya girdi: “Sen gerçekten hastasın,Adnan”

-Hayır, karıcığım ben hasta felan değilim .Sadece hakkını arayan mağdur biriyim; başka bir şey değil.

“Bir insana zorla sahip olamazsın.Buna hakkın yok.”dedim.Adnan Melike’e döndü: “Nereden buldun bu züppeyi.Seni elimden bu zibidi mi alacak?”Bu hakaretler zaten gergin olan sinirlerimi iyice bozmuştu.Zorla yutkundum. “Evet” dedim “ O benim karım olacak.” “Nasıl olacak bu?” diye sordu alaycı bir gülümsemeyle. “Peki sen nasıl alacaksın onu benim elimden?”dedim. Gülümseyerek arkasına yaslandı.Melike korkudan buğulanmış gözlerle ikimizi izliyor ve öylece susuyordu. “O senin elinde değil ki sen onun elindesin.” dedi Adnan. “Peki ne yapacaksın bizi ayırmak için ?Beni öldürecek misin?”dedim. Katıla katıla gülmeye başladı. “Öldürmek mi? Öldürmek ha!Siz ikiniz gerçekten de çok içmişsiniz.Müsaadenizle ben de bir içki daha alacağım.”dedi.Oradan geçen bir garsonun kolundan tutup elindeki şarap kadehini uzattı ve bir tane daha istedi.Sonra cebinden sigara paketini çıkarıp önce Melike’ye,sonra da bana uzattı ikimiz de almayınca dudağını bükerek bir sigara yaktı. Onun yavaş hareketlerini sabırsızlıkla izliyordum.Sigarasından bir nefes aldı ve gülümseyerek bana doğru eğildi.Şimdi burun burunaydık.“Çok güzel (…) yapıyor değil mi?” diye fısıldadı kulağıma “Hapiste hep bunu düşünerek (…) çektim biliyor musun?” Hipnotize olmuş gibi donakalmış kulağıma fısıldadıklarını dinliyordum. “(…) olurken yüzünün aldığı o hal” Bir yandan fısıltıyla konuşuyor ara sıra da şehvetle sigarasından çekiyordu. “Seni anlıyorum.Melike’nin tadını bir alan bir daha onsuz yapamaz.Ama ,arkadaşım, buraya kadarmış;ben yokken onu biraz oyalamışsın,ama meydan artık boş değil.Çünkü artık ben geldim, bu kadının gerçek sahibi.Bence senin aradan çekilmen ve günlük hayatına geri dönmen herkes için en hayırlısı olur.Ne dersin?”diyerek sırtımı sıvazladı.Adnan denen bu çelimsiz herifin kendinden bu denli emin ve sakin olması,beni bir hiç yerine koyması beni çıldırtıyordu.Korkuyu ve hiddeti aynı anda hissediyordum.Sonunda daha fazla dayanamadım iki gündür süren bu gerginliğe ve Adnan’ın yakasına yapıştım.Ağzımdan tükürükler saçarak bağırmaya başlamıştım: “Beni dinle,Adnan mısın nesin?Bir daha bizi rahatsız edersen senin ağzını burnunu öyle bir dağıtırım ki bir daha aynaya bakamazsın!Anladın mı?Anladın mı?”Yüzünde bana acırmış gibi bir ifade vardı. Ellerim sımsıkı yakasını kavramışken bile hiç kıpırtısız öylece bana bakıyordu.“Bu şekilde hiçbir yere varamayız,arkadaşım.”dedi ”Bak,herkes bize bakıyor. Rezil olmadan buradan çıkıp bütün bunları başka bir yerde konuşalım istersen?”Gerçekten de bardaki herkes bize bakıyordu.Bizi ayırmak için iki tane görevli gelmişti bile. Adnan’ın yakasını bırakmak zorunda kaldım.Melike ise isteri krizine girmiş ağlıyor ve “yapmayın” diye haykırıp duruyordu.Adnan beni yaka paça dışarı çıkarmaya çalışan görevlilere sesleniyordu: “Durun!Durun!Sadece tartışıyorduk.Sorun yok.” “Lütfen hepiniz barı terk edin.”dedi iriyarı bir bodyguard.Adnan cebinden bir tomar para çıkarıp ona verdi: “Tamam çıkıyoruz.Al, bu da hesap.”Sonra Melike’nin koluna girip kulağına girip kulağına bir şeyler fısıldadı. “Beni neden rahat bırakmıyorsun?” diye haykırdı Melike hıçkırarak. Adnan’ın “Tamam.Ağlama artık bunları dışarı da konuşuruz.” dediğini duydum.Bu sırada barın güvenlik elemanları kollarımdan tutmuş beni dışarı doğru sürüklerken ben de çılgın gibi küfrediyor ve ellerinden kurtulup Adnan’ın üzerine atlamak için çırpınıyordum.Herkesin şaşkın şaşkın beni seyretmesi beni daha da sinirlendiriyordu.Bilincimi yitirdiğimi hissediyordum.Daha önce hiç yaşamadığım bir öfke nöbetine girmiştim.Kendimi vahşi bir hayvan gibi hissediyordum.Ağzımdan tükürükler saçarak ‘bırakın beni.bırakın beni’ diye bağırıp duruyordum.Bıraksalar Adnan’ı hemen orada ellerimle öldürebilirdim;bunu hissediyordum.Burun deliklerim kocaman açılmasına rağmen aldığım nefes kalp atışlarına yetişemiyordu.“Bırakın beni geberteceğim o orospu çocuğunu!” diye bağrıyordum.

Yüksek sesli techno müziği çalıyor; ışıklar ve bana bakan insanların yüzleri gözümün önünde dönüp duruyordu.Adnan’a olan hıncım beni ite kaka sürükleyip küfreden bodyguardlara,garip bir yaratıkmış gibi bana bakan insanlara ve bütün dünyaya yöneliyordu giderek.Aslında bütün ömrünce sınırlanmış ve normal olmaya çalışmış modern bir adamın biriken öfkesini patlamasıydı bu.İçten içe bu öfkenin hoşuma gittiğini ve beni daha güçlü kıldığını hissediyordum.En azından özgürdüm;rezil de olsam, ayıplansam dayak yesem de hayatımda hiç olmadığı kadar özgür hissediyordum kendimi.Hayatım boyunca beni engelleyen sosyal duvarlar Adnan’da ve bu saçma kalabalıkta nesneleşmiş;ete kemiğe bürünmüştü.Dürüstçe döğüşebilirdim.Ama Adnan’ı da Melike’yi de göremiyordum artık kalabalıkta:‘Topunuzun amına koyayım!’

Bodyguardlar artık beni hem barın dışına doğru sürüklüyor hem de küfrederek tartaklıyorlardı.

Nihayet iki bodyguard beni bardan çıkardılar.Ardından Adnan ve onun kolunda Melike’nin de beraber dışarı çıktıklarını gördüm.Melike’yle Adnan’ı kolkola görünce kalbime o eski bıçak gibi sancı saplandı,aklım tamamen başımdan gitti.Zincirlerinden kurtulmuş bir boğa gibi Adnan’ın üzerine atıldım ve onu yumruklamaya başladım.Melike beni Adnan’ın üzerinden almaya çalışıyor ben Adnan’ın üzerine oturmuş boyuna suratını yumruklayıp duruyordum.Adnan’ın yüzü kan içinde kalmıştı.Polisler gelip beni onun üzerinden aldıklarında Adnan tanınmayacak bir haldeydi ben ise kan içindeki gömleğim ve ellerimle daha yeni kurban kesmiş bir kasabı andırıyordum.Daha önce hiç kavga etmemiş olan ben ilk kavgamda bir adamı hastanelik etmiştim.

Bu defa iki polis beni ite kaka sürükleyerek polis aracına bindirdiler.Sokakta bir sürü insan toplanmış hayretle bir yerde yatan adamın kan içindeki yüzüne bir polis aracının arka koltuğunda oturan bana bakıyorlardı. İlginçtir ki bu insanların içinde bir tanesini çok net seçtim, sabah denizde yanıma gelen garip adamı. Öylece bana bakıyordu ama hiçbir ifade yoktu yüzünde. Melike Adnan’ın yanında öylece dikilmiş dehşetle ona bakıyor ve hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. Onu da arka koltuğa yanıma oturttular.Hıçkırarak ‘Bunu neden yaptın?”dedi “Onu öldürecektin.’ Hala sinirliydim ve burnumdan soluyordum.

-Peki senin ne işin vardı onun kollarında.

-Ne demek istiyorsun,Tahir?Zorla koluna girdim;hem heyecandan ne yaptığımı biliyor muydum sanki?

-Onun sana dokunması bile beni çıldırtıyor. Umarım bundan sonra karşımıza çıkmaz.

Ön koltukta oturan polislerden biri ‘Sessiz olun!’ dedi sertçe.

Araba hareket ederken kendime gelmeye başlamıştım. ‘Ya ölürse’ dedim içimden. Eğer Adnan ölürse ben de bir katil mi olacaktım.

Melike’nin elinin elimde olması beni biraz rahatlatıyordu.Herşeyi onun için yapmamış mıydım?Yapmam gerekeni yapmamış mıydım?Erkek gibi dövüşmemiş miydim?O halde ne diye endişeleniyordum sanki.Savaşmaya karar vermiştim ve savaşmıştım.Sonucuna da katlanmalıydım.İçimden sürekli tekrarlıyordum: ‘Onu seviyorum.Onu seviyorum.Onun için herşeyi yaparım.’

Kargakara
1978 Ankara doğumlu, felsefe mezunu, öğretmenlik yapan başarısız bir yazar. Kendi blogumda da meraklısına bir şeyler paylaşıyorum.
http://bariskahraman78.wordpress.com

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.