“şamanın işi zor
uçmak dilerken şaman
cehennemi çağırıyor”
Şaman, Mehmet Can Doğan, YKY, İstanbul, 2005, s. 11
“(…)
Bir ömrü bu kadar karıştırma diyorum sana
böyle masa başında tül ardında böyle
kötülük çürütecek bedenini
(…)
(…)
Ne önemi var
umurumda bile değil kiminle çıktığım yola
üstelik her ömür kendine dönüyor olduktan sonra
ne önemi var ne önemi var
(…)
Ama ne önemi var ne önemi var
her bedevi fırtınası kadar yaşar
(…)”
agy s. 13-15
“ADAMOTU
Herkesin kalbinin söküldüğü bir an vardır
yoksa-
olmalıdır
en azından kalbinin söküldüğünü hissettiği bir an
(…)”
agy s. 19
“(…)
Yeryüzündeki ve yaraltındaki boşluk sakindir dualarımızla
ve korkuya iman edenlerin bıraktıklarıyla
ayakta durur dünya, ayakta durur masiva.
(…)”
agy s. 24
“(…)
yanlış olan bir şey var her doğruda
yanlış olan bir şey doğru ile yanlışta’
(…)”
agy s. 28
“ancak acılarıyla uçabilen geçer acıyı”
agy s. 47
“(…)
insan nihayet kırılmak için gelirmiş dünyaya
(…)
(…)
Gidilecek hiçbir yer yok mu derken
anlıyorum hiçbir yere gitmek istemediğimi
(…)
anlıyorum anlamanın kurtarmadığını kimseyi
Birilerine kırgın olsam keşke
menekşenin toprağına kırgın olduğu kadar
kırgın olsam toprağı değiştirildiğinde
hakikaten soluyor menekşe
engellemiyor bunu bir kadının şefkati bile
Demek her şey yaşadığı yer ile tanımlanıyor
demek avuçlarımda kökünden sökülmüş otlarla
yıkıldığı yerde sımsıkı bağlanıyor insan hayata
kanı akıtılmak üzere bir hayvanın bağlanması gibi ama
acımalı ‘Demek’ diye söze başlayana
yenilmiştir o üstelik yıkılmıştır hem de
hem de ‘acımalı’ diyenin üzerine
yıkılmıştır
metruk bir şehrin içinden geçen kardeş gürültüsüyle
(…)”
agy s. 52-54
“(…)
Bilgedir kurt, bilir her yalanı da
üstündedir her bir yalanın ama
(…)”
agy s. 63
“(…)
Herşeykontrolaltındacılar bak neler de biliyorlar
ama yine de hatırlat birşeyyokçulara olurböyleşeycilere
herşeyinbirkolayıvarcılara başı olan korksun başından
işte kardeşimin kanı işte benim kanım işte kim elini yıkarsa
saçtığı tohumda kilitlediği kapıda yürüdüğü yolda izi kalacak
seyircidir çünkü halk merhameti vurgun yemiştir
kimi zaman akıttığı kanda kimi zaman suskun bir bakışta
B ö y l e b ö y l e i n e r b a ş ı n ı z a b a l t a”
agy s. 67
“(…)
bir rüyamda bana taş atmıştı babam
ve atılan taşın manasını sökemeden yanımdan-
yeşil takım elbisesi vardı ben de bunu unutamam
(…)”
agy s. 77
“(…)
Yürek mi kafes şiire şiir mi yüreğe
(…)”
agy s. 86
“(…)
Gençtim kusurluydum hala kusurluyum genç değilim ama
(…)”
agy s. 94
“(…)
akrebi gördüm dişisini de gördüm erkeği oldum öldüm
erkek oldukça hep öldüm hep öldüm
ne kılıç kullanmak korudu beni ne kalkan tutmak
yani dünyanın zulmüne ortak olmak baba olmak
(…)
dümdüz inanmak için yaşandığını öğrendim sonunda
(…)
Biri bana kalbi sökülmüşleri hatırlatmasın dağlardan ot toplamaya gidenleri
gidip de şarkılarıyla geri dönmeyenleri dönmeyenleri
(…)
hem de nasıl yazık kendini cennet ile cehennemin birliğinde tanımlayana
varlığında cenneti ve cehennemi taşıdığı için vurulmayı o hak eder ilkin
Yasını mı tutayım hayır yarasından mı alnından mı öpeyim hayır
kokmasın çürümesin iğrenilmesin diye mezarını mı kazayım hayır
ama kışkırtılmış her hayırın bir evet olduğunu nasıl anlatayım
hayır hayır hayır hayır”
agy s. 99-104