Anasayfa > Books / Kargakara > Yunan ve Roma Mitolojisi, Colette Estin-Héléne Laporte

Yunan ve Roma Mitolojisi, Colette Estin-Héléne Laporte

“(…) Karganın ve çalıkuşunun sesi geleceği açığa vurur.

(…)”

Yunan ve Roma Mitolojisi, Colette Estin-Héléne Laporte, Çev: Musa Eran, Tübitak Popüler Bilim Kitapları, Ankara, 2010, s. 15

“(…)

Toprak sahipleri kökenlerinin kutsal olduğunu rahatlıkla öne sürerler. Hesiodos bunlara şişkolar der. (…)”

agy s. 32

“(…)

Baba evde rahip yerini tutar. Her yemekte ailenin, bir yılana benzetilen perisi şerefine saf şarap saçısı yapar. Atalara saygılar sunar. Çocuğu baba tek başına tanır ve onu mahallenin nüfusuna bildirmeyi tek başına kararlaştırır. Baba çocuğu reddetmek yetkisine sahiptir. Bu durumda bebek, sabahleyin birinin onu alması için genellikle bir tapınağın önüne bırakılır.

Kadının kısırlığı ya da zinası nedeniyle boşanılabilir. Öyle sanılıyor ki MÖ IV. yüzyılda çok sayıda Atinalının meşru karısından başka bir de nikahsız karısı bulunuyordu.”

agy s. 57

Kadın

Kadın Yunanistan’da ebedi bir küçük gibi görülmüştür; hiçbir yasal yetkisi yoktur. On beş yaşından itibaren babası tarafından evlendirilir. Asla bir mal edinemez. Eğitimi daha çok ev işleriyle sınırlıdır.

Kendi odası, harem, erkeklerinkinden ayrıdır.Nadiren dışarı çıkar; dinsel bayramlarla aile bayramlarına gidişi dışındaki ev çıkışlarında kendisine hep eşlik edilir.

(…)

Sparta rejimi kadına önemli ölçüde özgürlük tanır (s. 34). Öyle görünüyor ki MÖ IV. yüzyıldan itibaren yani Sparta’nın Atina’yı yenmesi sonunda kadınlar kamusal yaşamda daha aktif olmuşlardır.

(…)”

agy s. 58, 59

Ayinler

Dualar

Dualar yüksek sesle ayakta edilir; gökteki tanrılar için bir el ya da her ikisi göğe, yeraltı tanrıları (khtonios) için yere dönük olur. Cenaze törenleri sırasında kimi kez yere kapanılır.

(…)”

62

“(…) Dionysos şerefine kırda ktlanan Küçük Dionysoslar sırasında kurbanlık tekeyi götüren coşkulu ayin alayı şarap, asma dalları, incir ve kutsanmış büyük bir de erkeklik organı taşır.

(…)

Haloes (Halos verimli tarla demektir) bayramı sırasında kadınlar pişmiş topraktan erkeklik organı eker ve onları buğday filizi gibi sularlar.

(…)”

agy s. 64, 65

“(…)

Herkes evinin hemen yanı başında küçük bir harcama ile danışabileceği bir kehanet yerini her zaman bulabilir. Örneğin, Patras yakınlarında, Pharae’de, agora içine taştan bir Hermes vardır; buna tütsü ve bir kandil yakılır, yanına biraz para konur. Sonra, soru tanrının kulağına söylenir ve kişi bu yerden ayrılırken kendi kulaklarını tıkar. Bundan sonra duyacağı ilk ses verilen cevaptır.

(…)

Bir üçayaklı iskemleye oturan Delphoi Pythiası defne (Apollon’un ağacı) yaprakları çiğner, kutsal bir pınarın suyunu içer ve artık kendinden geçip karmaşık sözlerle mırıldanır, bu sözler ilgiliye Apollon’un cevaplarıdır. (…)”

agy s. 69

Yakındoğu’nun Katkısı

III. ve II. binyıllarda Yakındoğu ve Küçük Asya çeşitli görüş ve inançlarla kaynamaktadır. Bunlardan Mezopotamya çıkışlı bazıları Yunanistan’a ulaşır ve Yunanistan matematik ve astronomi alanında Babil’İn, mitoloji alanında Mezopotamya’nın etkisinde kalır.

(…) Örneğin, Afrodit’in hem Sümer’de, hem Kenan ülkesinde karşılığı vardır. Öyle görünüyor ki, Dionysos da Lidya ve Frigya’dan alınmadır ve Asya’nın Büyük -Ana’sı Kybele ile yakından ilgilidir.

(…)

(…) Kutsal Kitap’ta insan, tanrı ayrıcalığı olan bilgiyi bölüşmek istemiş olduğu için cezalandırılmıştır. Bu fikri Tantalos ve Prometheus ile Yunanistan’da da buluyoruz, o kadar kesin olmayarak.

Tufan öyküsü Mezopotamya’dan gelir. (…) Yunanistan küçük su baskınlarından başkasını bilmez. Bundan ötürü Tufan anlatımları biraz değişiktir. Buna rağmen Yunanlılar sapkın bir topluluğun tanrısal cezaya çarptırılması ve masum bir çiftin de kurtarılması temasını muhafaza etmişlerdir.

(…)

Sümerli kahraman Gılgamış arkadaşından hiç ayrılmaz, Akhilleus ile Patraklos gibi.

(…)”

agy s. 70, 71

“(…) Geleneksel kehanet yerleriyle tapınaklar (Dodone, Delphoi, Olimpia gibi) yeniden refaha kavuşurlar. Örneğin, sağaltıcı tanrı Askleipos, Küçük Asya’da özellikle de adalarda Dionysos, Eleusis’te Dmeter kalabalıkları kendisine çeker.

(…)”

agy s. 74, 75

“(…) Gaia’nın etrafı çevrili mülkü, Kastalia’nın (Apollon tarafından kovalanan Nymphe) boğulduğu pınara, kutsal defne ağacına ve Pythia’ya komşudur. Dionysos’un doğumu orada gizemli ayinlerle kutlanır. (…)”

agy s. 77

Tiyatro

MÖ VI. yüzyıldaki başlangıcımdan Helenistik döneme (MÖ III-I. yüzyıl) kadar Yunan tiyatrosu sıkı sıkıya Dionysos kültüne bağlıdır. Temsiller onun bayramlarında, örneğin, ilkbahardaki Büyük Dionysoslarda verilir. (…)

MÖ 534’ten itibaren Atina’da tragedyalar (tragos’tan; teke demektir, tanrının simge hayvanıdır) ile komediler (komos’tan; kıyafet değiştirmiş ya da maske takmış, çoğu kez şaklaban, şen insanlar alayı; Dionysos’a eşlik ederler) birbirinden ayrılmıştır.

(…)

(…) Dionysos’unbayramları tiyatronun başlangıcı sayılır.

(…)”

agy s. 84

“(…)

Platon’un diyaloglarında Sokrates, öğrencilerini ikna etmek için mitleri kullanır. Ölümünün (MÖ 339) arifesinde onlara ruhunun Ölüler Ülkesi’ne yapacağı yolculuğu anlatır. Ruhu geçmişteki eylemlerine göre yargılanacak, ödüllendirilecektir.

(…)”

agy s. 86

“(…) Ovidius (MÖ 43-MS 17) beşeri varlıkların başkalaşımla nesne, hayvan ya da bitkilere dönüşmesine ilgi duyar. (…)”

agy s. 90, 91

Büyük Tanrılar

(…)

7. Dionysos: Zeus’un oğlu. Şarap, bitki büyütme, bereket ve tiyatro tanrısı. Simgeleri: Üzüm asması, sarmaşık, panter, asa, bolluk boynuzu.

8. Apollon: Zeus’un oğlu. Işık, kehanet, şiir, müzik tanrısı. Salgın hastalıkları o gönderir, o iyi eder. Simgeleri: Defne, yay, lir, yunus, karga.

(…)

10. Athena: Zeus’un kızı. Sanat, teknik, barış ve savaşın tanrıçasıdır. Simgeleri: Kalkan, mızrak, zeytin dalı, baykuş.

(…)”

agy s. 98, 99

“(…)

Çokça yolculuk ederler ve çok büyük bir hızla yer değiştirirler. İnsanlardan birine görünmeyi istemeleri dışında insan onları göremez. Başka şekillere dönüşme yeteneğine sahiptirler.

İnsanların düşünceleri onlara gizli değildir. Bireylerin içini etkileyip onların davranışlarına egemen olabilirler. Geleceği kısmen bilirler ve bunu kehanet yoluyla gizemli bir şekilde azıcık açıklarlar.

(…)”

agy s. 100, 101

Apollon ve Dionysos

Zeus ile Leto’nun oğlu Apollon, Delos’ta doğar, kuğular onu Uzak Kuzey’e götürürler (s. 18). Bir yıl sonra Yunanistan’a, Delphoi’ye döner, orada eski bir tapınağı koruyan ve bölgeye korku salan yılan Python’la karşılaşır. Apollon yılanı öldürür, tapınağa el koyar. Bu öldürme günahından arınmak için yılana Pythia oyunlarını vakfeder.

Sürülerin koruyucusu Apollon, Hermes’e (s. 136) onun icadı olan lir karşılığında hayvan verir. Müz korolorunu yönetir. Müzik ve şiiri düzenler. Apollon çok sayıda Nymphe’nin ve ölümlülerin yüreğinde aşk uyandıran sakin ve ahenkli bir görüntüyle belirtilir.

Ama o, bir yandan da acımasızca vuran savaşçı bir tanrıdır. Salgın hastalıklar gönderir; salgınları önlemek de kendi elindedir ya da tıp tanrısı Asklepios’a bırakır.

Kehanet tanrısıdır; insanlar geleceklerini öğrenmek, günahlarından arınmak ya da güzel öğütler almak için onun Delphoi’deki tapınağına başvururlar.

Zeus ile Semele’nin oğlu Dionysos, Hera’nın kini uzun süre yakasını bırakmadığı için oğlağa dönüşerek gizemli Nysa ülkesinde yaşamak zorunda kalır. Sonra üzümü, şarabı ve de sarhoşluğu keşfeder. Bu durum onun, gezgin ve sözü geçen biri olarak, ülkeden ülkeye gitmesine neden olur. Maceraları tanrılarınkinden çok kahramanların maceralarına benzer (s. 140).

Bitki büyütme tanrısı Dionysos Ölüler Ülkesi ile de bağlantılıdır, bu nedenle zaman zaman yılan biçimine girer. Onun onuruna yapılan Anthesteria bayramları aynı zamanda ölülerin de bayramıdır. O esnada, sitede çoğalma gücünü yeniden canlandırmak için, yüksek dereceli bir memurun eşi ve rahibe olan Atinalı bir güzel ile birleşir. Kendisinin yönlendirdiği şenlikli bağbozumu bayramları belki tiyatroyu da meydana getirmiştir (s. 84).

Ne var ki, Dionysos kültünün bir bölümü geceleri gizli dernekler içinde gerçekleştirilir. Katılanlar transa girmek için birtakım uyuşturucular alırlar. Tanrının bedenini temsil ediyor diye çiğ et yenir. Bu acayip külte kadınlar ve köleler de kabul edilir.

Apollon ışığı, güneşi, dengeli ve uyumlu güzelliği, denetimi, düzeni, bilgiyi ve aklı çağrıştırır.

Dionysos içgüdüselliği, yaratıcı taşkınlığı, giz içinde saklı gerçeği, yabanıl ve başına buyruk güzelliği ifade eder.

20171021_210958

Sol sayfada: Apollon kanatlı bir üç ayaklı iskemleyle denizin üstünde uçuyor. (MÖ V. yüzyıla ait bir hydriaya göre)

20171021_210819

Dionysos, bitki büyütme ve bağcılık tanrısı. (MÖ 500’lere ait bir vazo)”

agy s. 104, 105

“(…)

Müzlere Mnemosyne’nin yani Bellek ya da Ahenk’in kızları denir. Kharitlerle birlikte Apollon’un maiyetini oluştururlar.”

agy s. 109

“(…)

Başka bir rivayete göre Prometheus ilk insanı, biçim verdiği killi çamurdan yaratmıştır.

(…)”

agy s. 128

Dionysos’un Gezginciliği ve Öfkesi

Homerik İlahiler; Euripides, Bakkhalar

Çocuk Dionysos, Hera’nın (s. 134) öfkesinden uzakta, gizemli bir yer olan Nysa Dağı’nda Nympheler tarafından yetiştirilir. Ne ki, Dionysos üzüm asmasını ve onun kullanımını keşfedince tanrıça onu sarhoşluk deliliğiyle suçlar; o da başını alıp dünyanın uzaklarına, Pers ülkesinden Arabistan’a, ta Asya’ya kadar dolanır durur.

Günün birinde Attika’nın bir kumsalında korsanlar onu ele geçirirler. Gemi engine açılır ve:

Geminin güvertesinden şarap fışkırır ve bir ambrosia kokusudur yayılır ortalığa; yelken boyunca bir de üzüm asması serpilir, asmadan koca koca salkımlar sarkar, direğe de bir siyah sarmaşık sarılır.

Tanrı kendinikorkunç bir aslana dönüştürerek kaptanın üstüne atılır. Dehşete düşen gemiciler denize atlar ve yunus balığı olurlar (s. 49).

Dionysos Hindistan’a uzun bir yolculuk yapar. Oradan şaşılacak bir kortejle döner: Sarmaşık ve asma ile donanmış arabasını panterler çekmekte ve kendisine Satyrler, kendinden geçmiş Bakkhalar gibi gürültücü tanrısal varlıklar eşlik etmektedir.

Yunanistan’ı dolaşırken bir gün yolu annesi Semele’nin yurdu Thebai’den geçer. Dinsel coşkuyla kendinden geçmiş kadınlar bir şamata ile dağı dolanırlar. Kral Pentheus bu ayinleri yasaklar ve Dionysos’u hapse attırır ama kapılar kendiliğinden açılır.

Alabildiğine coşkulu danslarıyla Bakkhalar Pentheus’u izlerler. Başlarında kralın öz annesi Agave var. Esrikliğin etkisiyle annesi onu vahşi bir hayvan sanarak üzerine atılır, kollarını keser, başını koparır. Bakkhalar kadavra parçalarını etrafa serperler.

Dionysos Frigya’dan geçerken verimliliğin büyük tanrıçası Kybele’ye ratlar. Kybele ona kendi sırlarını açıklar.

20171021_214922

Çocuk Dionysos, Hermes tarafından Nympheler ve Silenos’a emanet ediliyor. Satyrlerin kardeşi olduğu da bazı bazı söylenen bu bilge ve zevkine düşkün ,htiyar, Dionyosos alayını eşek sırtında izleyecektir.

Trakya’da Dionysos kendisini çılgınca davranmakla suçlayan kral Lykurgos’un saldırısına uğrar.

Dionysos kral Minos’un Theseus tarafından terk edilen kızı Ariane ile evlenir.

20171021_214949

Pentheus, Bakkhalar tarafından parçalanırken (Pompei freski)”

agy s. 140, 141

“(…)

Bütün donanma yelken açmaya tamamıyla hazırdır. Ama rüzgar kesiliverir. Kahin Kalkhas’a danışılır. Kahin, bu dugunluğun Artemis’in öfkesinden kaynaklandığını söyler. Zira, Agamemnon Artemis’e adanmış olan bir hayvanı öldürmekle ona karşı suç işlemiştir. O ancak, kral kendi kızını İphigenia’yı ona kurban etmeye razı olursa yatışacaktır.

(…)

Deniyor ki, Artemis sonunda genç kıza acımış, onun yerine bir maral koymuş, sonra kendi rahibesi olmak üzere onu alıp Tauris’e (Kırım) götürmüştür.”

agy s. 160, 161

Artemis ve Apollon’un Öcü

Homeros, İlyada; Apollodoros

Tanrıların lanetlisi Tantalos’un (s. 114) kızı Niobe’nin, öyle görünüyor ki tek kusuru iyi talihinden ötürü kendisini pek beğenmesidir: Thebai kralı ve eşsiz bir müzisyen olan Amphion’un karısıdır; yedi oğul, yedi kız anasıdır; hiçbir şey onu çocukları kadar gururlandıramaz. Günün birinde bazı kadınların Artemis ve Apollon’un annesi Leto’ya kurban hazırlığında olduklarını görerek sitem eder: Neden onu kutsuyorsunuz ki? O, önü ardı, yalnız bir oğul, bir de kız sahibidir. Ben ise yedi kat fazlasına sahibim.

Leto hemen kendi çocuklarından öcünün alınmasını ister. Felaket bastırır, acımasızca… Oklarıyla Apollon, Niobe’nin yedi oğlunu öldürür.

(…)

(…) Diğer bir rivayette ise, kıskançlık eden Apollon olup yakışıklı Orion’u öldürmeye, işin farkına varmayan kız kardeşini teşvik eder.

(…)”

agy s. 196, 197

“(…)

Arkadaşı Hyakinthos ile bir disk oyunu sırasında diski öngörülenden daha uzağa atar ve güzel delikanlıyı alnından yaralar. (…)

(…)

Apollon tarafından kovalanan Daphne babası tanrı-ırmak Peneus’u yardıma çağırır. (…)”

agy s. 200, 201

“(…) İmparatorluk döneminde (I. yüzyıl ortalarından itibaren) Roma tanrılaştırılmış ve kendisine Fortuna, Roma’nın Kaderi gibi tapınaklar vakfedilmiştir.

(…)”

agy s. 212, 213

“(…)

Roma tanrıları – Yunan tanrıları

Jüpiter … Zeus
Juno … Hera
Neptunus … Poseidon
Pluton, Orcus … Hades
Venüs … Afrodit
Ceres … Demeter
Proserpina … Persephone
Minerva … Athena
Vulcanus … Hephaistos
Liber, Bacchus … Dionysos
Mars … Ares
Saturnus … Kronos
Vesta … Hestia”

agy s. 215

“(…)

Hristiyanlara ilk işgenceler Neron’la 64 yılında başlar. Onlar en çok arenada yırtıcı hayvanlara atılmışlardır.

(…)”

agy s. 217

“(…)

Birtakım Doğu kökenli öğretiler, Saturnus yüzyılı ile başlamış olan çağın, Apollon’un altın çağı ile sonuçlanacağı düşüncesini yayarlar. Dolayısıyla Octavius bu tanrıya özellikle bağlanır ve kendisinin olasılıkla doğrudan Apollon’un oğlu olduğu söylentisi yayılır! (…)

Sonraları imparatorlar daha yaşıyorken kendilerini tanrılaştırmaya çalışmışlardır. Örneğin Neron, Apollon şekline; Commodus ise Herkül şekline girer. (…)”

agy s. 219

Romus ve Romulus

Titus Livius

Amulius ak arazi Alba’da çoban bir halk üzerinde hükümdardır; Aieneias’ın soyundan gelen kardeşi Numitor’u tahttan indirmiştir. Ayrıca yeğeni Rhea Silvia’yı, çocuk doğurmasını önlemek amacıyla, Vesta rahibesi olmaya zorlar. Oysa o ikiz doğurur. Çocukların babası olarak tanrı Mars’ı gösterir. Kral, çocukları sorgun dallarından bir sepet içinde sel halindeki Tiber nehrine bırakır. Sular alçalınca beşik karaya oturur. Bir dişi kurt çocukları görür ve onlara meme verir! Faustulus adında bir çoban onları büyütür.

Bir zaman sonra Romus ve Romulus, silahsız oldukları bir sırada haydutlar tarafından kaçırılırlar. Götürüldükleri Alba’da, tahtını yeniden elde etmiş olan ataları kral Numitor’u bulurlar.

Romus ve Romulus kurtarılmış oldukları yer üzerinde bir şehir kurmak isterler. Kehaneti alabilmek için Romulus, Palatius tepesini, Romus ise Aventius’u seçer. Romus’a altı akbaba, Romulus’a on iki akbabagörünür ve Romulus kral ilan edilir.

Bunun üzerine Romulus iki beyaz öküz koşulmuş bir sabanla şehrin surunun yerini çizer. Kapı yerlerinde sabanı kaldırır. Kutsal çukuru geçecek olan kimsenin cezası ölüm olacaktır.

Düş kırıklığı içinde Romus bu simgesel suru geçer ve Romulus onu hemen öldürür. Böylece iktidarın tek sahibi olur. Barışçı nice saltanat yılından sonra Romulus korkunç bir fırtınada kaybolur. Quinus adı ile tanrılaştırılır.”

agy s. 224, 225

“(…) (Psykhe’nin, blog. n.)Babası, Apollon’un kehanetine danışmış ve kızına eş konusunda şu haberi almıştır:

… acımasız bir canavar, kanatlı, engerek benzeri.

(…)

Yunancada Psykhe, kelebek ve ruh demektir. Çoğu kez ruh, ölümden sonra bedeni terk eden bir kelebek olarak gösterilmiştir. Yüzyıllar içinde Psykhe coşkun duygular ve ıstıraplarla arınan, en sonunda da aşk içinde ebedi mutluluğa erişen insan ruhunun simgesi olmuştur.

(…)”

agy s. 234, 236

Kargakara
1978 Ankara doğumlu, felsefe mezunu, öğretmenlik yapan başarısız bir yazar. Kendi blogumda da meraklısına bir şeyler paylaşıyorum.
http://bariskahraman78.wordpress.com

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.