Anasayfa > Books / Kargakara > İbrahimi Anlatı (7)

İbrahimi Anlatı (7)

Sonuç olarak İsa’nın selefi diyebileceğimiz Malaki’nin kitabında kendisinden sonra gelecek bir peygambere ve ‘hüküm günü’ne dair apokaliptik ifadelere rastlamaktayız. Burada İsa’nın hikâyesine geçmeden önce onun geliş zamanıyla ilgili Hıristiyan görüşlere göz atmakta fayda var; çünkü Hıristiyanlar İsa’nın geliş zamanının çok manidar olduğu kanaatindedirler.

Yeni Ahit döneminden önce başlayan Yunan İmparatorluğu Mısır, Filistin hatta Hindistan’a kadar büyümüştü. Ama Yunan İmparatoru Büyük İskender’in amacı sadece büyümek ve askeri olarak güçlenmek değildi. Aynı zamanda bütün dünyaya klasik Yunan kültürünü yaymak istiyordu. Büyük İskender’in öğretmeni Aristoteles’ti. Ancak Hıristiyan yorumculara göre Büyük İskender’ in bilmediği bir şey vardır: Tanrı da aynı şekilde Büyük İskender’ in istediği gibi Yunan kültürünün bütün dünyaya yayılmasını istiyordur. Böylece 2. yüzyıla kadar Yunanca bütün Akdeniz çevresinde ve hatta İran’a kadar konuşulan bir dil olacaktır.

İskender çok genç yaşta ölür ve o ölünce de imparatorluk çöker. Yunan İmparatorluğu yerine Roma İmparatorluğu gelir. Roma İmparatorluğu, Yunan İmparatorluğu gibi Akdeniz etrafına yayılmış büyük bir imparatorluk olur. Hıristiyan yorumculara göre Tanrı Yunan İmparatorluğu’nu kullandığı gibi Roma İmparatorluğu’nu da kullanmıştır.

Roma İmparatorluğu sınırları içinde -ki sınırları çok büyüktü- eğer kişi Roma İmparatorluğu’na düşman değilse çok güvenli ve hızlı bir şekilde yolculuk yapılabilmekteydi; yollar çok iyi, güvenli ve düzenlidir.

Sonuç olarak Yeni Ahit dönemi başladığında bütün Akdeniz çevresi ile İsrail’in etrafında tek bir dil kullanılmaktadır ve rahatça yolculuk yapabilecek yollar vardır. Bu, İsrail dışındaki dünyanın durumudur.

Hıristiyan yorumculara göre, İsa gelmeden önce Yahuda ko-kuşmuş ve çökmüş bir durumdadır. Hirodes kukla bir kraldır. Rüşvet çok yaygındır. İdari yönetim çok bozuk olduğu gibi dini yapı da bozulmuştur. Tapınaktaki kâhinlerin ve ibadetin durumu da iyi değildir. Romalılar bir nevi hem idari hem de dini yönetimi satın almışlardır. Bütün bu karışıklıklar içinde halk isyan etmek üzeredir.

İşte böyle bir dönemde Hıristiyanlara göre Zaman tamam-lanınca Tanrı Oğlunu yolla”mıştır.

İSA

İmdi Hıristiyanlıktaki temel figür, İslam dinine göre peygamber ve mesih İsa’nın (MÖ 8-1-MS 24-36) hikâyesine geçebiliriz.

Doğum ve ölüm tarihleriyle ilgili olarak kimi tarihçiler ve araştırmacılar farklı görüşler belirtirler. Memleketine atfen Nasıralı İsa olarak da bilinir. Hıristiyan kaynaklarında ve yer yer Kuran’da ismi İsa Mesih olarak geçer. İsa’nın yaşadığı dönemde Yahudilerin çoğunlukla babalarının ismiyle birlikte anılması sebebi ile İsa yaşamı süresince Yusuf’un oğlu İsa olarak bilinmiştir.

Hıristiyan tarihçilerin ve Yeni Ahit konusunda araştırma yapan teorisyenlerin birçoğu, İsa’nın Celileli bir öğretmen ve marangoz olduğu, şifa dağıttığı, Yahya peygamber tarafından vaftiz edildiği, “halkı isyana teşvik etmek” suçuyla, Yahudi din adamlarının teşviki ve Roma İmparatorluğu’nun Yahudiye eyaletinin valisi Pontius Pilatus’un emri ile Kudüs’te çarmıha gerildiği konusunda hemfikirdir. Buna rağmen bazı tarihçi ve araştırmacılar, İsa’nın gerçek bir şahsiyet olduğu konusunda şüphecidirler. Dini metinlerde, İncillerde ve Kuran’da sıkça bahsinin geçmesine rağmen tarihi belgelerde ismine rastlanmayışını, mitolojik bir karakter olabileceğine yorarlar. İslam’da İsa’nın tarihsel kişiliği Hıristiyanlık ile benzerlik gösterse de çarmıha gerilmekten mucizevî bir şekilde kurtulduğu kabul edilir ve ilahlaştırılmasına karşı çıkılır.

Türkçede kullanılan adı Arapça olup Kuran kökenlidir (عيسي). Anadolu’da sözcüğün “Ese” ve “Esi” biçiminde kullanıldığı da görülür. Batılı dillerde kullanılan Christ, Christus, Cristo vb. isimleri, İbranice ‘kutsal yağ ile ovulmuş, kutsanmış’ anlamına gelen Mesih (Arapça: مسيح) kelimesinin Yunanca karşılığı olan Hristos (Χριστός) kelimesinden türemiştir.

Bazı araştırmacılara göre İsa, Roma İmparatoru Augustus zamanında, o dönemde Roma İmparatorluğu’na bağlı olan Beytlehem’de (MÖ 4) dünyaya gelmiştir. Kendisinin, soyunun ve müritlerinin Arapçanın bir Suriye lehçesi olan Aramice ve Yunanca konuştuğu, bunun yanında İsa’nın İbraniceyi de anladığı ifade edi-lir.

Bazı kaynaklara göre Beytlehem yer adı değil, İsa’nın doğumu sırasında gökyüzünde görülen çok parlak yıldız gibi bir nesnedir. Bu iddiaya göre Beytlehem tabiri İsa’nın nerede değil, ne zaman doğduğunu göstermektedir. İbrahim’in oğlu İshak’ın soyundan geldiğine inanılır. Tanrı tarafından babasız doğduğuna inanıldığı için soyu üvey babası Yusuf’a göre tayin edilir.

Annesi Meryem, Levioğulları soyundan geliyordu. Yeni Ahit, Meryem’in kocası ve İsa’nın kanuni babası olarak andığı marangoz Yusuf’un Davud’a kadar çıkan soyağacını verir. Tanah’da Meryem’ den ya da İsa’dan o dönemde henüz dünyaya gelmedikleri için söz edilmez. Ancak Hıristiyanlıkta, Tanah’da yer yer İsa’nın ima edildiği (beklenen Mesih) inanışı vardır.

Kuran’da ise Meryem’den, Meryem’in annesinden, babası İmran’dan ve İsa’dan bahsedilir. Meryem’in annesinin Meryem’i doğurması anlatılır. İsa’nın daha beşikte iken konuştuğu ve babasının olmadığı, İsa’nın yaratılmasının Âdem‘in yaratılması gibi yoktan olduğu, onu asanlara onun asılmış gibi gösterildiğini[1](Müslümanlar arasında yaygın bazı efsanelere göre Allah, İsa’nın yerine son anda ona benzer bir şahıs koymuştur -ki bazı rivayetlere göre bu kişi Yahuda’dır- ve çarmıha o kişi gerilmiştir), kendisinin Allah katına yükseltildiği[2] yazılır. Ancak kimi İslam müfessirlere göre asılma olayının gerçekleşmesinden sonra başka bir bölgeye göç etmiş ve orada bir süre yaşadıktan sonra vefat etmiştir.

İmdi metinlerdeki İsa’nın hikâyesine daha yakından bakalım. Öncelikle Kuran’da Meryem’in, Yahya’nın ve İsa’nın doğumlarını anlatan kıssadan yola çıkalım; çünkü Al-i İmran ve Meryem surelerinde geçen bu kıssa, hem Meryem’in hem de İsa’nın ve Yahya’nın doğumundan bahsetmektedir. Özellikle Matta İncili’nin aksine İsa’nın yasal babası Yusuf’un soyağacına değil annesi Meryem’in soyuna vurguda bulunmaktadır. Dolayısıyla Kuran’ın bu olaya bakışını yansıtması bakımından önemlidir. Öyle ki Al-i İmran suresinin 33. ayetinde Allah’ın “Âdem’i, Nuh’u, İbrahim soyunu ve İmran soyunu alemler üzerine seçkin” kıldığı yazılmıştır. Meryem’in babası olan İmran’ın karısı Meryem’e gebeyken “Rabbim, karnımdakini tam hür olarak sana adadım, benden kabul buyur, şüphesiz sen işitensin, bilensin” (Al-i İmran 35) diye Allah’a dua eder. Doğum yapınca çocuğun kız olduğunu görüp “Rabbim” der “onu kız doğurdum; erkek kız gibi değildir. Ona Meryem adını verdim. Onu ve soyunu kovulmuş şeytanın şerrinden sana ısmarlıyorum” (Al-i İmran 36). Kuran’a göre Meryem daha sonra bakımını üstlenmesi için Zekeriya’nın himayesine verilir.[3] Zekeriya, Yahya’nın babasıdır. Dolayısıyla Kuran’da, İncil’de yer almayan bir şekilde Yahya, İsa’nın ev ahalisinden biri olarak gösterilmektedir. Yine Al-i İmran suresinin anlatımına göre Zekeriya ne zaman Meryem’in yanına gitse orada yeni bir yiyecek bulup, “Meryem! Bu sana nereden geldi?” diye sormakta, Meryem de “Bu, Allah katındandır” (Al-i İmran 37) diye cevaplamaktadır. Zekeriya bir çocuğu olması için Allah’a dua eder: “Rabbim! Bana katından hayırlı bir nesil ver. Şüphesiz Sen, duayı hakkıyla işitensin” (Al-i İmran 38), “Ey Rabbim! Artık öyle bir durumdayım ki, kemiğim zayıflayıp gevşedi ve başımın saçım bembeyaz alev gibi tutuştu. Sana dua etmekle de ey Rabbim, hiçbir zaman bedbaht olmadım” , “Gerçekten ben, arkamdan yerime geçecek varislerden endişedeyim. Karım da kısır bulunuyor. Onun için katından bir çocuk ihsan et”“Ki bana da mirasçı olsun, Yakup ailesine de mirasçı olsun. Rabbim onu sen rızana kavuştur” (Meryem 4-6). Bunun üzerine Allah’ın meleği gelir ve ona, “Allah sana, Allah’dan bir kelimeyi doğrulayıcı, efendi, nefsine Hâkim ve iyilerden bir peygamber olarak Yahya’yımüjdeler” (Al-i İmran 39) der. Bunun üzerine Zekeriya, “Ey Rabbim, benim nasıl oğlum olabilir? Bana ihtiyarlık gelip çattı, karım ise kısırdır” (Al-i İmran 40) der. Melek karşılık olarak der ki: “Dediğin gibidir, fakat Rabbin buyurdu ki, bu işi yapmak bana kolaydır. Nitekim bundan önce de seni yarattım. Halbuki sen hiçbir şey değildin” (Meryem 9). Zekeriya’nın oğlu olacağına dair bir işaret istemesi üzerine Allah ondan üç gün üç gece konuşmamasını ve kendisini çokça anarak sabah akşam tesbih etmesini ister. Bir gün konuşmadıktan sonra Zekeriya kavminin karşısına çıkıp onlara da sabah akşam Rablerini tesbih etmelerini işaret eder. Daha sonra Yahya doğmuştur ki Meryem suresinde şöyle denilmektedir: “‘Ey Yahya! Kitaba kuvvetle sarıl!’ dedik ve daha çocukken ona hikmet verdik. Hem de katımızdan bir merhamet ve günahlardan paklık verdik, o çok takva sahibi idi. Anne babasına karşı iyi davranan bir kimse idi, zorba ve isyankâr değildi. Doğduğu gün, öleceği gün ve dirileceği gün ona selam olsun” (Meryem 12-15).

İmdi buradan sonra İsa’nın doğması olayını Kuran’daki anlatımına paralel olarak Matta İncili’nden takip edelim ki böylece Anlatıda Kuran ve İncil’deki benzerlik ve farklılıkları da analiz edebilelim. Burada daha çok Matta İncili’nden faydalanmamın se-bebi, söylediğimiz gibi Tanah’a en çok referans gönderen kanonik İncil olmasıdır. Matta İncili’nin, muhtemelen Yahudilere hitaben yazıldığı için Tanah’a bu denli çok göndermede bulunması benim açımdan önemli, çünkü bu sayede Tanah kitaplarıyla girift bir ilişki kurarak onun devamı olma niteliğini de pekiştirmiş olmaktadır. Dolayısıyla İsa’nın hikâyesini Matta İncili’nden takip ederken Yeni Ahit’in Eski Ahit adını verdiği Tanah’la kurduğu bağlantının da izlerini sürebileceğiz.

Daha önce de söylendiği gibi Matta İncili İsa’nın yasal babası Yusuf’un Davud’a kadar olan soy ağacını vererek başlar. Bunu yapma sebebi Yahudiler için peygamberlerin kan bağının önemli olması olsa gerektir. Meryem, Yusuf’la nişanlıyken Ruhülkudüs’ten gebe kalır. Burada çok kısaca geçen bu gebe kalma olayı Kuran’da çok daha uzun bir şekilde anlatılır. Kuran’a göre Meryem ailesinden ayrılarak evinin veya mescidinin doğu tarafına çekilir. Allah kimsenin görmemesi için Meryem ve ailesi arasına bir ‘perde’ çe-ker ve meleğini insan kılığında Meryem’in yanına gönderir.[4] Onu gören Meryem korkuyla, “Ben senden Rahman olan Allah’a sığınırım. Eğer Allah’dan korkuyorsan dokunma bana” (Meryem 18) der. Melek ise şöyle der: “Ben sana temiz bir oğlan bağışlamak için, Rabbinin gönderdiği bir elçiyim” (Meryem 19). “Ey Meryem! Allah seni seçti, seni tertemiz yarattı ve secdeye kapan. Rüku edenlerle beraber rüku et” (Al-i İmran 43). “Ey Meryem! Allah sana kendisinden bir kelimeyi müjdeliyor ki, adı Meryem oğlu İsa Mesih’dir; dünyada da ahrette de itibarlı, aynı zamanda Allah’ın çok yakınlarındandır. Beşikte de, yetişkin çağında da insanlarla konuşacak ve iyilerden olacaktır” (Al-i İmran 45,46). Meryem: “Benim nasıl çocuğum olabilir? Bana hiçbir insan dokunmamıştır. Ben iffetsiz de değilim” (Meryem 20) der. Bunun üzerine melek, “Bu, dediğin gibidir. Ancak Rabbin buyurdu ki: Bu babasız çocuk vermek, bana pek kolaydır. Hem biz onu nezdimizden insanlara bir mucize ve rahmet kılacağız. Hem, bu önceden ezelde kararlaştırılmış bir iştir” (Meryem 21) diye cevap verir. Bu olaydan sonra Meryem gebe olarak evden uzak bir yere gider ve doğum sancısıyla bir hurma dalına tutunup, “Keşke bundan önce unutulup girseydim” (Meryem 23) der. Melek de ona, “Sakın üzülme, Rabbin alt tarafında bir ırmak akıttı. Hurma dalını kendine doğru silkele, üzerine devşirilmiş taze hurmalar dökülsün. Ye, iç, gözün aydın olsun. Eğer insanlardan birini görürsen, ben Rahman olan Allah’a bir oruç adadım. Onun için bugün hiçbir kimseyle konuşmayacağım de” (Meryem 24-26) der. Daha sonra Meryem, İsa’yı doğurup onunla beraber kavmine döner. Onlar Meryem’i görünce, “Ey Meryem, doğrusu sen görülmemiş bir şey yaptın. Ey Harun’un[5] kız kardeşi! Senin baban kötü bir adam değildi” (Meryem 27,28) derler. Bunun üzerine Meryem, onlara, İsa’yı uzatınca, “Biz beşikteki bir çocukla nasıl konuşuruz?” (Meryem 29) derler. O anda İsa konuşmaya başlar: “Şüphesiz ben Allah’ın kuluyum. O bana kitap verdi ve beni bir peygamber yaptı. Beni nerede olursam olayım mübarek kıldı. Hayatta bulunduğum müddetçe namaz kılmamı ve zekât vermemi emretti. Beni anneme hürmetkar kıldı. Beni zorba ve isyankâr yapmadı. Doğduğum gün, öleceğim gün ve dirileceğim gün selam ve emniyet benim üzerimedir” (Meryem 30-33).[6]

Matta’da ise hikâye bundan daha farklıdır ve Kuran’da geçen bu ayrıntılara girilmez. Nişanlısı Meryem’in hamile olduğunu öğrenen Yusuf ondan boşanmak niyetindedir fakat rüyasına giren Rabbin meleği ona Meryem’le evlenmekten korkmamasını; çünkü çocuğun Ruhülkudüsten olduğunu; doğacak erkek çocuğa İsa ismini vereceğini; çünkü kavmi günahlarından kurtaracak çocuğun o olduğunu söyler. Bu rüyanın üzerine Yusuf, Meryem’i kendisine karı olarak alır ve İsa doğana kadar onunla beraber olmaz. Doğunca da adını İsa koyar.

Matta’nın bu kısmında Tanah’dan ilk alıntı İşaya kitabından yapılır: “ ‘İşte, kız gebe kalacak, ve bir oğul doğuracak,

Ve onun adını İmmanuel koyacaklar;’ [7] -bu da, Allah bizimledir, diye tercüme olunur- sözü yerine gelsin diye, hep bunlar vaki oldu” (Matta 1:23).

[1]            “Bir de ‘Biz Allah’ın peygamberi Meryem oğlu İsa Mesih’i öldürdük’ demeleridir. Oysa onu ne öldürdüler, ne de astılar. Fakat öldürdükleri kimse, onlara İsa gibi gösterildi. Onun hakkında anlaşmazlığa düşenler, ondan yana tam bir kuşku içindedirler. O hususta bir bilgileri yoktur. Sadece zanna uyuyorlar. Onu kesinlikle öldürmediler.” (Nisa 157)

[2]            “Fakat Allah onu kendisine yükseltmiştir. Allah, aziz (daima üstün)dir, hikmet sahibidir.” (Nisa 158) Kuran’ın Al-i İmran suresinin 55. ayetinde de Allah İsa’ya, “Ey İsa, şüphesiz ki seni öldüreceğim, seni kendime yükselteceğim” buyurur. Bir insanın yukarı çıkartılması/yükseltilmesi fiili ne zaman Allah’a atfedilmişse, her zaman “onurlandırma” yahut “yüceltme” anlamlarına gelir. Kuran’ın hiçbir yerinde, Allah’ın İsa’yı yaşadığı sırada bedensel olarak cennete “yükselttiği” şeklindeki yaygın inancı destekleyen bir beyan yoktur. Bu ayetteki “Allah O’nu Kendi katına yüceltti” ifadesi, İsa’nın Allah’ın özel rahmet mertebesine yükseltildiğini gösterir; “O’nu yücelttik” fiilinin İdris Peygamber ile bağlantılı olarak kullanıldığı Meryem suresinin 57. ayetinden açıkça anlaşılacağı gibi, bu bütün peygamberlerin yararlandıkları bir lütuftur. Cümlenin başındaki “hayır” vurgusu, Yahudilerin İsa’yı haç üzerinde korkunç bir ölüme mahkûm ettiklerine inanmaları ve Allah’ın “O’nu kendi katına yücelttiği” gerçeği arasındaki zıtlığı vurgulamayı amaçlar.

[3]            İmran’a ne olmuştur da Meryem eniştesi (ki Luka İncili’ne göre Meryem Zekeriya’nın karısı Elizabeth’in yeğenidir) Zekeriya’nın himayesine verilmiştir? Kuran’da bu soruya cevap olmamakla birlikte yine Al-i İmran suresinde şöyle bir ifade yer almaktadır: “Bunlar sana vahyettiğimiz gayb haberlerindendir. ‘Meryem’i kim himayesine alıp koruyacak?’ diye kalemlerini kur’a için atarlarken sen yanlarında değildin. Bu hususta tartışırlarken de yanlarında bulunmadın” (Al-i İmran 44). Ayrıca İncil’de Meryem’in kocası dolayısıyla İsa’nın yasal babası olarak geçen Yusuf, Kuran’da hiç geçmemektedir.

[4]            Bu kıssada Meryem suresinde insan kılığında bir melekten bahsedilirken Al-i İmran suresinde melekler denmektedir. Luka İncili’nde bu melek Cebrail’dir.

[5]            Burada Meryem’in Hz. Harun’un soyundan geldiği kastedilmektedir.

[6]            Kuran’da geçen bu kıssalar biraz daha farklı biçimde Luka İncili’nde yer almaktadır. Luka İncili’nde Kuran’daki anlatımdan farklı olarak Meryem gebe kalınca halası Elizabeth’in yanına, yani Zekeriya’nın evine gider. O sıra Yahya’yı karnında taşıyan Elizabeth, Meryem’in ‘Rabbin anası’ olacağını fark eder. Anlaşılan odur ki Kuran, Luka İncili’ndeki anlatıyı biraz farklı bir biçimde yansıtmıştır.

[7]            İşaya 7:14.

Kargakara
1978 Ankara doğumlu, felsefe mezunu, öğretmenlik yapan başarısız bir yazar. Kendi blogumda da meraklısına bir şeyler paylaşıyorum.
http://bariskahraman78.wordpress.com

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.