Anasayfa > Books / Kargakara > Şiirden Sızan ince Ka n 34

Şiirden Sızan ince Ka n 34

“Aktım ölü denizkızıyla gökkuşağı saklı mektubun içine, pulumuz rüzgar oldu, postacımız güvercin”

 Kaan İnce

12237081_883271865091553_1697304186_n

Dediğimiz gibi Kaan’ın poetik eleğinin üstünde kalan asıl şiirleri Gizdüşüm kitabındakilerdir. İmdi Kaan’ın ‘ölüm’ izleğini sürmeye bu kitaptaki şiirlerinden devam edeceğiz.

Gizdüşüm’ün ana izleği de belki söylemeye gerek yok ama: “Ölüm, gene…”[1] Kitabın ilk şiiri Kaan’ın “Elveda” dediği son Mektup’udur. Bu ilk şiirden itibaren Kaan’ın Ka n’daki erken şiirlerine göre daha kapalı ve imge yüklü bir şiirsel söylem geliştirdiğini; kendisiyle şiirleri arasına belli bir mesafe girdiğini sezeriz. Mektup’ta bir ‘yenilmişlik’ vardır ama bu yenilmişliğin sebebi muğlaktır. Bu yenilmişlik, varolan insanın kaderindeki kaçınılmaz yenilmişliği imler gibidir. Yine aynı şiirde açık bir “intihar” beyanı değil “intihar edecekmiş gibi olma” halinin dışavurumu vardır.

 Böylesi bir yenilgiyi beklemediğim için
Sabahın en serin ucunda bağıran ben
İntihar edecekmiş gibi sıkıyorum
Düşük boynuma asılı sonbaharı[2]

Şairin Ka n’daki erken dönem şiirlerinin kendisi için Gizdüşüm’deki şiirlerin etüdü olduğu Ka n‘daki bazı imgeleri yer yer Gizdüşüm’ de de kullanmasından anlaşılır. Örneğin Kaan’ın Ka n’da ölüm dolanan sakalları, Gizdüşüm’de ‘acıya uza’r, ‘ölüme’[3].

Ölüm tan boyu”[4]dur;  “dişsiz çocuklar cennetidir”[5]; Kaan’ın “yalnızlığı”nın “uykusuz gecelerinde” “pusulasız bir gemi”[6]dir; “mavi yara”sındaki “hançer”[7]dir ve Kaan’ı “öksüz bırakan” “Yaban ateşi”[8]dir. Kılıktan kılığa giren ölüm güzeldir de; daha estetik bir tada ulaşmıştır. “Kırmızı’nın ölürken bıraktığı billurlarla kıvırcık kuğular; çiçek birikintisi”[9] olur şairin “yüzü”nde. “Sevgiyi paylaştığmız dostlar, ölümü yüzlerine maske yapar; muska diye taşır yüreğini kavgasında gençliğimiz.”[10] Bu güzel ‘ölüm’ ne Kaan’ı ne de başkasını gereksinmez var olmak için: “Ürkmüş gök yuvarlanan; sarı bir düzlük ufuk, üstünde ölümlerin yürüdüğü.”[11]

Gündelik kanıksanmış dünyayı aydınlatan güneşe, yani gündüze daha bir düşmandır artık Kaan; geceye ve ölüme daha bir yakın. Güneşte ‘gece öl’ür… ‘Ölüm öl’ür çünkü. Oysa Kaan gecelerde yaşamaktadır: “Herkes ölümü gece beklerken ben –güze sevdalı bir adam- neden vapur sesi özlemiyle yollardayım saat sıfır üçte?”  [12]

Bir masal kahramanı gibi “Ahşap gövdesinden sızıp içine” girer “ölüm kalesinin” ve “al”ır “bu yaşam oyununu.”[13] Aşk Bozucular’ın arasında kalmaksa yaşamak; ölmediği için hayıflanmakta gibidir şair “Ama ölmüyorum” [14]derken. Daha ölmemiştir Kaan ama ölüme yol aldığı kesindir ve bu yolculuğu dile getirir şiirlerinde: “Sıcak bir buğu düşürdüler ceplerinden, kışın gelişini gözlerime yıkan gölgeler, ölüme giderken”[15]

 Kaan’ın şiirinde danseden imgeler eninde sonunda ölüme varmaktadır: “Kenetlenmiş ellerime sular: Sabah seferi (ölüyorum tek tek)”[16], “Teknemiz suda cam bardak, ölümü içtiğimiz”[17],  “Şadırvan, gecenin ölüm dağıtan yüreği”[18]. Bir türlü suyla giderememektedir şair susuzluğunu. Ne vakit su diye uzansa ölüm içmektedir musluklardan, denizlerden. Zaten bir “Kum fırtınası”dır “ömrü” Kaan’ın ve hep “geri dön”er “çölüne” kim bilir “kaçıncı kez ölmeye”[19]

Kaan’ın  bedeni  “denize çıkarılan ölüm haritası”[20], kendisi ise “mezarı seren” olan “ölü bir tayfa”[21]dır Gizdüşüm’de. Ka n’da ‘gül’ olan aşk serenle imgelenen ölümcül bir tuzağa dönüşmüştür.

Kaan “Görmezden gelinir ölüm cambazları, kanayan etimiz, yaşamı döven zaman dalgası”[22] der nihayet ve böylece biz kipiyle kendini başka uyumsuz yabancılarla özdeşleştirerek kurtulur yalnızlığından. Kimse farketmez onların yaralarını; kimse görmez zamanın bir anlığını onlar kadar. Cambazın Son Adımı’nı da atmak gerekecektir bu dizelerden sonra için için düşmeyi özleyen bir ip cambazı gibi. Ancak o zaman sona erecektir bu tek kişilik gösteri; ancak böyle konacaktır şiirlere son nokta ve yapıt tamama erecektir. Oscar Wilde “Ben dehamı yaşamıma, yeteneğimi yapıtlarıma yansıttım”  demiştir; Kaan ‘da ise yaşam ve yapıt bir olmuştur.

Barış K.

  1. 07. 2015

[1] Agy s. 39

[2] Kaan İnce, Gizdüşüm, İzlek Yay., Ankara, 1993, s. 5

[3] Agy s. 7

[4] Agy s. 9

[5] Agy s.30

[6] Agy s. 12

[7] Agy s.27

[8] Agy s. 17

[9] Agy s.38

[10] Agy s. 40

[11] Agy s. 41

[12] Agy s. 15

[13] Agy s. 14

[14] Agy s. 15

[15] Agy s. 19

[16]Agy s. 22

[17] Agy s. 26

[18] Agy s. 34

[19]Agy s.35

[20]Agy s. 33

[21]Agy s. 34

[22]Agy s. 47

Kargakara
1978 Ankara doğumlu, felsefe mezunu, öğretmenlik yapan başarısız bir yazar. Kendi blogumda da meraklısına bir şeyler paylaşıyorum.
http://bariskahraman78.wordpress.com

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.